Avrupa Şampiyonası'nın Ardından...
Bir yandan hala blogu tamamen bitiremedim, sürekli yeni temalar ve düzenlemeler deniyorum. O yüzden arada farklı ve kötü temalar ile karşılaşırsanız, mazur görün. Gerçekten zor iş! İlla herkese beğendireceğim diye bir derdim yok ki bu mümkün de değil ama insan emeğinin karşılığında biraz olumlu şeyler duymak istiyor açıkçası. Bloga koyduğum ankette keşke hiç açmasaydın diyenler olmuş. Üzdüler tabi ama herkesin görüşüne saygım var. Sadece benim daha bu işlerin çok çok başında olduğumu unutmayın lütfen.
Neyse, bir yandan da artık yeni yazılar yazmam gerektiğini farkındaydım. Fazla ara vermek, hele de yeniyseniz, pek iyi sonuçlanmaz. İlk yazımda birkaç günümü oldukça meşgul eden Avrupa Bayanlar Voleybol Şampiyonası ve Milli Takım'ımızdan bahsetmek istiyorum. Almanya'nın ev sahipliğinde gerçekleşen turnuva malesef bizim için dün sona erdi. Çeyrek Final'de Rusya'ya set dahi alamadan 3-0 kaybettik. Aslında bu yenilgi bangır bangır geliyorum diyordu bu yaz. Ama yine de son şampiyonada bronz madalya almış iken ve birçok takım revizyona gittiği için uyum sürecinde iken altın neden olmasın diyorduk. Yukarıdaki resim geçen yaza ait. Bu seneki kadromuzda o resimden 3 kişi yok; Gülden(2), Esra(12) ve Neriman(13). Gülden ve Esra sezon başı hazırlık maçlarında yer almalarına rağmen, daha sonra Milli Takım'ı bıraktıkları söylendi. Neriman ise uzun süredir sakattı ancak onun da büyük ölçüde iyileştiği halde riske edilmediği söyleniyor. Kısacası bu üç oyuncunun tam olarak neden takımda olmadıklarını bilmiyoruz. Bir de resimde olmayan fakat Milli Takım'ın değişmezlerinden olan Eda var. Ancak o da geçen sene çok ciddi bir sakatlık yaşadı ve bu yaz takımdaki yerini alamadı. En azından onun sebebi kesin! :)
Turnuvadaki grubumuz aslında grup 1.olmamıza çok müsait bir gruptu ama biz kendi elimizle bu fırsatı teptik. Turnuvanın ilk maçında Hollanda karşısında zorlu bir 3-2'lik galibiyet aldık. Hollanda her ne kadar bazı as oyuncularından eksik olsa ve gençleştirmeye gitse de çok mücadeleci ve küçümsenmeyecek bir takım. Başta iyi gittiğimiz maçta bize çok zor anlar yaşattılar. Özellikle defans ve blokta gerçekten üst düzeydiler.
Biraz da bizim oyuncularımızın tecrübesinden diyelim maçı zor da olsa kazandık. Turnuvanın ikinci günü rakip İspanya idi ve seviye olarak çok altımızda bir takım olduğu için 3-0'lık rahat bir galibiyet aldık.
Ve gelelim grubun son maçı ve grup 1.liği maçı olan Almanya maçına. Her şeyden önce söylemeliyim ki, Almanya gerçekten çok iyi takım oyunu oynayan, geri düşse de oyunu bırakmayan, ortaları oldukça etkili bir takım. Antrenörleri ise uzun yıllardır ülkemizde olan ve Vakıfbank'ı çalıştıran Giovanni Guidetti. Ayrıca kendisinin oyuncumuz Bahar ile bu yaz sonunda evleneceğini de belirteyim. İlk duyduğumda, küçük çaplı bir şok geçirdim. Çünkü, hiç aklımın ucundan geçmeyecek bir şeydi! Aynı takımdalar ve kimseye bir şey çaktırmadılar, vallahi büyük başarı! Bu ikilinin yeni sezon maçlarını şimdiden merakla bekliyorum! :)
Neyse. Konumuza dönersek, Almanya'nın bizi çok zorlayacağını tahmin ediyorduk ama 3-0'lık bir yenilgiyi kimse beklemiyordu sanırım. Bu yaz mevcut olan tüm sorunlar bu maçta iyice belirginleşti. Amatörce yaptığımız tonla basit hata, smaçörlerimizin(özellikle de bu sene Neriman'ın yokluğunda pç iken smaçöre çekilen Seda) manşette aksaması, ortalarımızın yetersizliği ve en çok da birçok kişinin bulunmaz hint kımaşı sandığı pasörümüz Naz'ın oyunuyla acı bir yenilgi aldık ve grubu 2.tamamladık.
Bunun sonucunda çeyrek final için bir play-off maçı oynamak durumunda kaldık ve bu maçta Belarus'u 3-0 rahat geçtik. Bizim seviyemizde bir takım değildi ama yine de o gün turnuvanın en disiplinli oyununu oynadık.
Ama ne yazık ki grup 1.liğini yitirmemiz bizim tüm kura şansımızı bitirdi! Çeyrek final'de son Dünya Şampiyonu Rusya ile oynamak zorunda kaldık.Rusya da bu yıl bir revizyona gitmiş. Efsane dediğimiz iki oyuncu, Gamova ve Luba artık yoklar. Orta oyuncu ve pasörde de antrenörleri gençleştirmeye gitmiş. Eski Rus takımı, uzun, hücumda sert ama manşette ve defansta gerçekten zayıf bir takımdı. Ancak smaçörlerin değişmesi ve Gamova pasör çaprazı olduğu için smaçör oynamak zorunda kalan Goncharova'nın tekrar pç bölgesine dönmesiyle manşetleri de defansları da ciddi biçimde düzelmiş. Bu ekip ileride çok iş yapacaktır.
Aslında biz son iki senedir Rusya ile her maçımızı kazandık. Ancak o zaman hem kadroları değişmemişti hem de bizim kadromuz ve oyunumuz farklıydı. Neriman ve Eda gibi iki önemli silahımız vardı ve ikinci pasörümüz Özge takımı daha çok oynatıyordu. Bu maçta aklım 2 sene önce yine Çeyrek final'de 3-0 devirdiğimiz Rusya maçına gitti, izleyen kimin gitmemiştir ki? O zaman en büyük farkımız, pasörümüz Özge'nin takımı muhteşem oynatmasıydı. Gülden, Eda ve Neriman'ın varlığı da kaymağıydı.. Gerçekten şahane bir oyun oynamıştık, takım ruhunu ve hırsı sonuna kadar göstermiştik. Bu seneki maçta ise ne yazık ki daha ruhsuz, bir şeyler yapmaya çalışan ama sanki gücü ve isteği yetmeyen bir takım gibiydik. Turnuvaya çok iyi başlayan smaçörümüz Gözde bu maç resmen döküldü. Bu yazı hücum anlamında çok iyi geçiren Seda, bu maçta Rus bloklarını geçemedi. Hücumda starımız Neslihan ayakta kalsa da destek gelmeyince o da yetemedi. Tabi bence en büyük sorumlu, iyi bir turnuva geçiren orta oyuncumuz Bahar'ı neredeyse devreden çıkaran, topları sürekli minare boyu köşelere diken ve oyunun seyrini değiştirmeyi bırak kötü etkileyen pasörümüz Naz. Genç yaşta Milli Takım forması giymişse ve oynadığı kulüplerle üstün başarılar görmüşse de bu başarılarda etkisi ne kadardı tartışılır.Yetenekli ve uzun boyu sebebiyle iyi blok yapan bir pasör olsa bile uzun süredir kendini geliştirmekten uzak ve düz, ağır çekim bir oyun oynattı takıma bu yaz. Ve blokör özelliğini de göremedik!
Özellikle maçın 2.setinde 4-5 sayı öndeyken insanı çileden çıkartacak derecek basit hatalar yaparak seti 25-23 vermeseydik belki işler farklı olabilirdi ama olmadı ne yazık ki..
Bunların sonucunda turnuvaya çeyrek finalde veda ederek belki de altına bu kadar yakın olduğumuz seneyi boş geçirdik. Şimdi, yarı finalde Rusya-Sırbistan ve bizi yenen Almanya da Belçika ile oynayacak. Grup 1.liği ile Almanya'nın final yolu çok açıldı ki ev sahibi sıfatını da çok iyi kullanıyorlar. Diğer maç ne olur hiç bilemiyorum. İki takım da bu turnuvada iyi oynuyor ama Sırbistan daha tecrübeli ve birbiriyle oynamaya alışık, çok iyi blok yapıp servis atan bir takım ve pasörleri(Maja Ognjenovic) takımı muhteşem oynatıyor. Bireysel katkıları da ekstrası. Yani sonucu belirsiz bir maç olsa da ben Sırbistan'ı daha yakın görüyorum finale. Eğer şampiyon olurlarsa, 2011'deki şampiyon ünvanlarını korumuş olacaklar. Bu arada 2011'de yarı finalde Sırbistan'a karşı 2-0 geriden gelip neredeyse maçı alıyorduk ama tie break'teki o Rasic'in fileden sekip sahamıza düşen servisini ömrüm boyu unutamam. Malesef intikamımızı alma fırsatını da tepmiş olduk..
Son sözüm de antrenörümüz Massimo Barbolini'ye. Aynı zamanda geçen sene Galatasaray Daikin'i de çalıştırmaya başladı kendisi. İtalya'nın antrenörü iken iyi başarılara imza atmış olsa da bu başarılarda efsane pasörleri Leo'nun payı çok büyük. Her zaman tercihleriyle tartışılan biriydi. Bizim takımızı da belli ki henüz çok iyi tanıyamadığı için şampiyon takım Vakıfbank ağırlıklı bir kadro tercihi yaptı ve ne yazık ki takımı yönlendirmeden çok uzaktı. Oyuna müdahale edemedi. Özge gibi 2 sene önce aynı maçta harikalar yaratmış bir pasörü(bu senesi kötü geçse de) Naz kötü oynatırken bile görmedi. Manşet için oyuna aldığı oyuncu daha beter etti oyunu.. Kısacası, onun Milli Takım başlangıç dönemi hiç iyi geçmedi ve akıbetini ilerleyen günlerde göreceğiz.. Tabi tek sorumlu olarak onu göstermek yanlış. Zaten yukarıda Naz ve oyuncuların da çok hatalı olduğunu yazdım. Sonuçta adam burada manşeti alama ya da git topu fileye tak demiyor oyuncularına. Ama Naz'ı ne kadar uyardığından şüpheliyim ben.. Umarız bu sene GSD'de de benzer tutulmalara düşmez.
Sonuç olarak, büyük beklentilerimizin olduğu turnuvada deyim yerindeyse havlu attık. Üstelik bundan önceki Grand Prix gibi önemli bir turnuvada da finallere kalamadık ki geçen sene burada da 3.bitirmiştik. Avrupa Şampiyonası için hazırlık olarak kullanmışız Grand Prix'yi sözde, gerçekten çok iyi hazırlık olmuş. Ne diyeyim.. Takımda bazı sorunlar olduğu belli. Oyuncu tercihleri hatalı ve şüpheli. Umarız artık herkes şapkasını önüne alıp düşünür ve bu yaz bizim için iyi bir ders olur. Bir yandan da artık genç oyuncuları A takıma adapte etmemiz gerekiyor. 23 yaşına gelmiş ikinci pasör çaprazımız Polen bile hala genç görülüyor ve oynayamıyor yeterince. Diğer takımların çoğu gençleri takımlarına çok güzel kattılar. Belki bazı maçları kaybettiler ama oyuncularını kazandılar. Biz hala aynı oyunculara güvenemeyiz. Özellikle genç jenerasyonumuz 2 kez Avrupa 1 kez Dünya Şampiyonu olmuş iken o takımdan 1 oyuncuyu bile takıma katmamak rezillik bence. Takıma katmak derken, ilk 6'da şans vermekten bahsediyorum tabi ki. Zaten çoğu kulüp takımlarında bench oyuncusu oluyor.. Buna bir son verilmesi gerek artık.
Yine kısa tutayım derken ipin ucunu kaçırmışım. Ama gerçekten basketbolcularımızı da görünce üstüne voleybolcularımız bizi bu yaz çok üzdü. Potansiyelimizin bu olmadığını bildiğimiz için en çok üzüldük. Dilerim, bu sene çok iyi dersler çıkarırız bu maçlardan ve seneye yeniden başlayan bir Milli Takım izleriz.. Sizlerin düşüncelerini de merak ediyorum. Lütfen yorum kısmından belirtin. Herkesin görüşü farklı olabilir. Umarım federasyon ve antrenörler de bizim kadar düşünüyordur bunları diyorum..Tek tek oyuncuların performanslarını da inceleyen bir yazı yazmak istiyorum en kısa sürede. Ama şimdilik bu kadar. Sonraki yazımda görüşmek üzere! Keyifli okumalar! :)
0 yorum: