HOŞÇAKAL 2015! HOŞGELDİN 2016! MUTLU YILLAR!

16:53 orta boy popcorn 0 Comments

SONUNDA! Sonunda 2015'e güle güle diyoruz. Gerçekten sabırsızım arkamda bırakmak için. Kendi hayatımı geçtim, dünya ve ülkemiz için de iyi bir yıl olmadı malesef. Birçok olay, birçok felaket, terör, patlamalar, ölümler, tartışmalar.. Hatırlamak istemeyeceğim bir yıl oldu. Kişisel hayatımda da, genel olarak kötü bir yıldı. Mutlaka iyi ve güzel günler de oldu ama geneline bakarsak, üzüntü ve stres bolca vardı bu sene. Ben her zaman çift sayılı yılların çok daha iyi geçtiğine inanırım, bu yüzden 2016'dan beklentim büyük. Tabi aslında her yıl, yeni yıldan birçok şey diliyor ve bekliyoruz ama ne 1 Ocak'ta hayatımız -piyangoyu vurmadıysak- değişiyor ne de 31 Aralık'tan çok farklı bir gün yaşıyoruz. Ama yine de; içimizdeki umut bize yeni başlangıçlar sağlıyor. En azından, hayatın zorluklarına karşı yeni bir yıla daha sağlam girmeye çalışıyoruz içimizde. Bu yüzden, beklentilere devam!

2015'te iyi şeyler de olmadı değil tabi. Mesela Aziz Sancar'ın Nobel Kimya Ödülü'nü alması, Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes zaferi, Arda Turan'ın olay olan Barcelona transferi. Hepsi de bizi gururlandıran, gerçekten mutlu eden ve bizde de iyi işler oluyor dedirten şeylerdi. Keşke yılı bu güzelliklerle ansaydık sadece. Malesef, birçok sevilen ünlü ismi de kaybettik. Özellikle Zeki Alasya ve Kayahan beni en üzen isimler oldu, hala inanamıyorum. Tekrar başı sağ olsun tüm sevenlerin! Kişisel olarak da dediğim gibi; oldukça sıradan, bolca stresli ve çalışmalı, yer yer çok üzüntülü, yer yer eğlenceli bir yıldı. Pek fazla seyahatim de olmadı bu yıl. Koca yılın nasıl geçtiğini de anlamadım kısacası. Daha geçen yıla girdiğim gün aklımda. Zaman bazen normalden de hızlı geçiyormuş gibi geliyor ve zamanı boşa geçirmek de en üzücü şey sanırım hayattaki. Bu yılın sıradanlığına bu kadar üzülmem de biraz bundan.

İyi kötü bir yılı daha devirdik. 2016 için "Şöyle yapacağım, bunu alacağım." gibi net hedefler koymuyorum bu yıl. Çünkü, bazıları sözden öteye gidemiyor ve içleri boş oluyor. Ama bu yıl için, en büyük hedefim mezun olup diplomamı elime alabilmek ve hayatımı kurmaya yavaş yavaş başlayabilmek. Onun dışında tabi ki sağlık. Sağlık olmadan hiçbir şey olmuyor arkadaşlar. Bu yıl bunu daha iyi anladım gerçekten. Paraymış, malmış, ünmüş, kariyermiş hepsi boş gerçekten. Bunlar dışında; güzel anılar biriktireyim, mutluluk gözyaşlarım hüzün gözyaşlarımdan daha çok olsun, yeni bir şeyler katayım kendime ve yıl sonunda geriye baktığımda güzel hatırlayayım.

Ayrıca, buraya bu yazıyı okumak için girdiğiniz için teşekkür ediyorum. 1 yorum bile yapmış olsanız, 1 yazımı bile okumuş olsanız bu benim için çok anlamlı. Bazen çok uzun aralar versem, diğer bloggerlar kadar zaman zaman aktif olamasam da yine de iletişimi kesmeyenlere sonsuz teşekkürler! Bu yıl burada ve sosyal medyalarda daha aktif olmak da diğer bir hedefim ayrıca. Bu platformu hep birlikte büyütüyoruz ve güzelleştiriyoruz. :)

Sizler için de; 2015'ten çok daha iyi bir yıl diliyorum. Herkesin kalpten istediği ne varsa, dilerim gerçekleşir! En önce; sağlıklı olalım. Sonra bol bol kitap okuyalım, film izleyelim, müzik dinleyelim, gezelim, görelim. Kendimize bir şeyler katalım. Herkes için huzurlu ve mutlu bir yıl olsun. Yıl bittiğinde, "Ne yıldı be!" diyebilin. Unutulmaz anılar biriktirin, sevdiklerinizle bolca zaman geçirin. Her yıl, bir öncekinden farklı geçse bu bile büyük bir kazanımdır. Daha da uzatmak istemiyorum, zira oldukça uzun oldu zaten. Herkese musmutlu, çok güzel bir yıl dilerim. Bu gece de bol eğlence ve kahkaha tabi! Yıla iyi girelim, yılı iyi geçirelim! 2016'nın ilk yazısında görüşmek üzere! :)

Yazıyı; bu döneme uyacak ve çok sevdiğim bir şarkıyla kapatıyorum. Bunu dinlerkenki kadar eğlenelim yeni yılda! :)

0 yorum:

*2015 Favorilerim*

14:01 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese yılın son gününden merhaba! Ne yıldı ama! Kötü anlamda söylüyorum tabi. Bitmesi için sabırsızlanıyorum artık. Neyse, bu başka postun konusu. :) Yıl bitmeden bu yazıyı yazabildiğim için çok mutluyum. Sizlere kendi "2015 Favorilerim"i paylaşacağım. Kitap, film, müzik, dizi vs.. birçok şey olacak içinde. Fazla kitap okuyamadım bu yıl, o açıdan kötü bir yıl oldu. Film de öyle. Yoğun bir yıldı benim için. Bu yıl farklı olacak dilerim. Yalnız bu yazıyı yazacağım ama ben her sene sonu, düşündüğümde o yıl hangi şarkılar-filmler vs.. vardı hatırlayamam. Yani bu yıl mıydı geçen yıl mıydı karıştırırım. Öyle bir hataya düşmem umarım. :) Hadi başlayalım! Umarım keyifle okursunuz.

KİTAP: Bu yıl içinde fazla kitap okuyamadım dediğim gibi. Okuduklarımın içinde de, bir tanesi öyle çok fazla öne çıkmıyor aslında. Ama her ne kadar yer yer çok sıkılsam da, gerek konusu gerek karakterleriyle en ilgimi çeken kitap "Marslı" oldu diyebilirim. Gerçekten farklı bir deneyim oldu, çoğu yerinde çok eğlenerek okudum. Filmi ise, kitabından bile güzeldi açıkçası! Çok iyiydi, çok eğlenceliydi o da. Çok da tutuldu zaten, Marslı yıla hem kitap hem filmi ile damga vurdu diyebiliriz. Tüm okuduklarımı hatırlayamasam da, "Gözlerimdeki Canavar" diğer favorimdi diyebilirim. Gerçekten etkileyici bir kitaptı. Vitale gibi bir karakter var bir kere, adamın kendisi favorim. :)

YAYINEVİ: Bu yıl çok çok iyi işler yapan "Yabancı Yayınları", benim de takdirimi kazandı. Zaten kitaplarını çok seviyordum ama bu yıl kapak ve baskı kalitelerine ekstra özen göstermeye başladılar. Ayraçları, torbaları vs.. ile favorim kesinlikle. Diğer yayınevlerini de canlandırdılar hatta bence.

FİLM: Film dersek, inanın net olarak bu sene ne izlediğim aklımda yok. Ama "Marslı", kesinlikle yıl içinde en en beğendiklerimdendi. Çok güldüm, yer yer duygulandım, zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. Kendi dalında favorimdi açık ara. Onun haricinde bu yıl, "The Intern"i çok sevdim. Çok dingin, komik, duygusal, her anlamda beni çok mutlu eden bir film oldu. İçimi sıcacık yaptı. O da kendi dalında favorim oldu. Animasyon dalında da yaz aylarında izlediğimiz, "Inside Out"u çok sevdim. Pixar sever biri olarak, çok keyif aldım. Konusu çok farklıydı bir kere, değişikti. "Cindirella"yı da çok keyifle izlemiştim bu arada. Bir masal aşığı olarak, çok tatlı bulmuştum filmi.  Son dönemde izlediğim "Steve Jobs" da beklentilerimi tam karşılamasa da, çekilme şekli ve özellikle oyuncuları açısından yılın unutulmaz işlerinden biri oldu. Aslında yurtdışında 2015 içinde vizyona girmiş ve çok iyi olacaklarına inandığım, benim de merakla beklediğim birkaç film var ama henüz bizde vizyona girmedikleri için dahil etmiyorum buraya.

DİZİ: Bu yıl, geçen yıl da olduğu gibi "Once Upon A Time"ı büyük keyifle izledim. Bu diziye bayılıyorum, tüm dünyevi şeyleri unutturuyor bana. O dünyadaymış gibi hissediyorum. Oyuncular da çok çok başarılı. Bir ara durgunlaşsa da, genel olarak çok iyi bir sezon oluyor 5.sezon. Ayrıca bu yıl -geç de olsa keşfettiğim- "Grey's Anatomy" ; yılın değil tüm zamanın en iyilerinden oldu. Hatta en iyisi belki. Başlarsam susamam, o yüzden hiç başlamayacağım ama şu kadarını söyleyeyim ki diziye aşktan öte bir bağla bağlıyım. Yerli dizi olarak da, "Kiralık Aşk" ilk bölümünden bu yana çok konuşuldu ve yıla damga vurdu. Ben de genel olarak, eğlenerek izliyorum. Yılın çifti oldu Barış Arduç-Elçin Sangu çifti. Onun dışında; "Güllerin Savaşı", benim iki yıldır favori yerli dizim. Tempo hiç düşmüyor, her bölüm bir şaşırtma ve ef-sa-ne bir GÜLFEM SİPAHİ!

MÜZİK: Şarkı anlamında aslında yılın sonlarına dek çok iyi bir yıl değildi bence. Ama yılın son aylarında; özellikle Adele'in dönüşü yılı kurtardı diyebiliriz. Adele'in dönüşünü ve son albümünü direkt yazıyorum buraya. 2015 yılında en çok dinlediğim iki şarkı kesinlikle, Ed Sheeran'ın "Thinking Out Loud"u ve Adam Levine&R.City düeti "Locked Away". Hele ikincisi dilimden düşmedi. Lost F.'nin "Reality" isimli şarkısını da çok beğendim, çıktığından beri severek dinledim. Türkçe olarak da, Gülşen'in "Dan Dan"ınını özellikle yaz aylarında keyifle ve oldukça sık dinledim. "Miş Miş"de yıla damga vuran Türkçe şarkıydı herhalde! :) Onun dışında; son aylarda çıkan "Mabel Matiz"in "Bir Hadise Var"adlı şarkısı çok çok iyi bir şarkı bence. Birkaçını paylaşayım sizlerle:
KOZMETİK: Pek yazmasam da, her kız gibi ben de kozmetiğe meraklıyım. Çok makyaj delisi değilim ama severek yaparım, ürün denerim. Hatta bu konuda bir şeyler paylaşsam mı diye de düşünüyorum bu ara. Neyse, şimdi favoriler zamanı. Bu yıl en çok; Max Factor'ün en son çıkan Creme Puff allıklarını, Maybelline maskaramı, Mac Studio Fix pudramı kullandım. Aydınlatıcı çok sık kullanmasam da, The Balm'ın Mary Lou'su gelmiş geçmiş favorilerden. Ruj olarak, rujsever bir insan olarak çok şey kullandım. O yüzden karar vermem zor. Ama yine de, en çok Mac ve Golden Rose kullandım. Zaten Golden Rose Velvet Matte serisi, yıla damga vuran kozmetik ürünlerindendi kesinlikle! Makyaj fırçası olarak da, göz için Mac yüz için de Real T. fırçaları en sevdiklerim. Blogun temasına tamamen zıt bir konu oldu biraz ama neyse. :D

OYUN: Böyle bir kategoriyi de ilk ben oluşturdum galiba. :) Ama bahsetmek istedim. Zaten oynadığım tek oyun ama bu yıl da boş zamanlarımda sıkça "The Sims 4"oynadım. Bu oyundan hiç sıkılmayacağım sanırım, biraz para avcısı olduğunu kabul etsem de çok seviyorum.

SOSYAL MEDYA +  UYGULAMA: Sosyal medya artık hepimizin hayatının baş köşesinde! Telefon uygulamaları da öyle. Bu yıl kesinlikle ama kesinkle Snapchat'in yılı oldu bence. Çok fazla popülerleşti, ınstagramın ilk hali gibi oldu. Ben de başta çok burun kıvırıyordum ama gittikçe sevdim ve artık oldukça aktifim. "asenagunkaya" adı ile beni bulabilirsiniz. :) Onun dışında Spotify'ın tahtı kolay sallanır gibi durmuyor, parti kur müridin olalım diyorum. :) Ve hayatımıza bir anda bomba gibi giren ama aynı hızla da sönen "Periscope" da yılın önemli uygulamalarındandı bence. Ben kendi adıma; Hayday oyununu favorim gösteriyorum. Yıllardır severek oynadığım tek oyun. Ayrıca son aylarda keşfettiğim, TRAFİ uygulamasını da tavsiye ederim, çok yararını gördüm.

Ay yeter! Valla arkadaşlar, aklıma bu kadar şey geldi. Gün içinde eklemeler yaparım aklıma bir şey gelirse. 2015'te benim favorilerim bunlar oldu. En çok bunları izledim, kullandım, dinledim. Sizin favorileriniz neler? Merakla bekliyorum! 

Bu arada; çekilişleri 1 hafta daha uzattım. Diğer sosyal medyalardan paylaşmıştım ama buradan da paylaşayım. Daha çok kişi katılırsa çok daha sevineceğim. ADA ve Kızıl Kraliçe kazanabilirsiniz. Herkese çok güzel bir yılbaşı günü+gecesi dilerim. :)

0 yorum:

ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 20 / BALDANBERİ (KÜBRA VE GİZEM) - PART 3

17:37 orta boy popcorn 0 Comments

Aslında onlar videoyu paylaşalı birkaç gün oluyor ama vizelrime çalıştığım için, paylaşamadım bir türlü. Hala izlemediyseniz, "baldanberi" kızlarıyla yaptığım çok keyifli röportajın son partını aşağıdan izleyebilirsiniz. Keyifli seyirler! :)

0 yorum:

ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 21 / THİNBOOKS (ECMEL)

17:20 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese yeniden selam! Nasılsınız? Yılın son günlerini yaşıyoruz artık. Umarım, bu son günler iyi geçer ve hepimiz yılı iyi kapatırız. Röportajları yıl bitmeden bitirmeyi planlıyorum, başarabilirsem. 21. konuğum; hepinizin bildiğini düşündüğüm, videolarıyla ve özellikle instagramıyla kitap severlerin yakından takip ettiği Ecmel. Blogunun adıyla "thinbooks". Hem kitap hem de kendi adıyla aldığı iki de kanalı var. Teklifimi kabul ettiği için tekrar teşekkür ediyorum buradan kendisine. Malesef okul yoğunluğu ve evde değil de yurtta olması sebebiyle video çekemedi. Tabi üzücü oldu bu ama yine de cevaplarını iletti. Bu arada, beni sosyal medyadan özellikle snapchat-instagram ve facebook hesaplarımdan takip edebilirsiniz. Ve blogdaki ADA çekilişine de katılmayı unutmayın! Ecmel'i yakından tanımak isteyenler için, röportaja başlayalım:
Öncelikle, röportaj teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkürler! Çok eğlenceli bulduğum ve yazılarını/videolarını keyifle takip ettiğim birisin, katılacak olman çok mutlu etti beni. Video çekecek olman ise ayrıca harika! Biraz fazla soru sordum ama çoğu kısa cevaplı. Sorulara geçmeden, bize biraz kendinden bahseder misin? Kimdir, nasıl biridir Ecmel?

Çok teşekkür ederiim*-* Benim de ilk röportajım olacak o yüzden çok mutluyum. 96 doğumluyum ben, üniversiteye gelmeden önce Ayvalık'ta yaşadım hep. Şimdi de İzmir Ekonomi Üniversitesinde Psikoloji okuyorum.

Sorular:

1) Klasik soruyla başlayalım. Nereden esti bu blog açma fikri? Ayrıca neden kitap blogu diye de sormak istiyorum?
Çok küçük yaşımdan beri internetle içli dışlıyım. Arkadaşlarımla 3D karakter programlarını kullarak çizgi romanlar yaptığımız bile olmuştu. Bir şeylerle uğraşmayı, bu yaptıklarımı başkalarıyla paylaşmayı seviyorum. Kendi kendime kitap okuyup düşündüklerimi kimseyle paylaşamamaktan sıkıldığımda da Instagram'da thinbooks'u açtım.
2) Hiç açtığına pişman olduğun ya da artık uğraşmak istemediğin için veya başka bir sebeple bırakma noktasına geldiğin oldu mu?
Hayır olmadı ama bazen birkaç günlüğüne anasayfama bakmayı bırakıyorum, geçiyor sonra.
3) Blog açmadan önce de blogları okuyan, bloggerları az çok bilen biri miydin?
Kitap bloglarından bahsediyorsan hayır, kimseyi tanımıyordum. Onun dışında okuduğum birkaç blog vardı çok eskiden.
4) Peki Youtube'a geçme fikri nasıl ortaya çıktı? Hep aklında mıydı? Ve blog ile kanalın bu kadar büyüyeceğini, bu noktaya geleceğini önceden tahmin eder miydin?
Instagram'ı açmadan önce de asıl isteğim YouTube olmuştu ama tanıdığım yokken, çevrem yokken bir YouTube kanalı açmak gözümü korkuttuğu için geçiştirdim hep. Hayır, kesinlikle tahmin etmiyordum. 1000 abonem olduğunda havalara uçmuştum zaten*-*
5) Blogun ve kanalın şu an istediğin noktada mı? Ya da senin özel bir amacın yok da sadece keyif için mi yapıyorsun? Ve gelecek için düşündüğün bir şeyler var mı blogla-kanallarla ilgili?
Bir şey benim için işe döndüğünde veya ciddi bir hal aldığında anında keyif almayı bırakıyorum o yüzden kitap instagramım ve kanalım her zaman keyif almak için yaptığım bir hobi olarak kalacak benim için. Onun dışında diğer kanalım "Ecmel Soylu" ile daha çok ilgileniyorum şu sıralarda ama.
6) İlk ne zaman “Tamam, ben emeklerimin karşılığını almaya başladım. Okunuyorum,” dedin? Youtube için izleniyorum da diyebiliriz?
Başkalarına yardımcı olabildiğimi anladığım zamanlarda. Yorumlar çok önemli o yüzden. "Senin tavsiyenle bu kitabı aldım çok beğendim." veya "Senin sayende diş teli takmaktan korkmuyorum." tarzı yorumlar.
7) Yeni blog açmaya karar verenlere verebileceğin tavsiyeler neler olurdu? Şimdi olsa farklı yapardım dediğin şeyler var mı mesela? Bir de artık çok fazla blogu olan kişi var. Bu sebeple tutunmak ve emeğinin karşılığını almak daha da zor.
Öyle sanırım evet. Instagramı ilk açtığımda 700 takipçi sayısı inanılmaz büyük bir sayıydı. Benim için hala 700 büyük bir sayı ama şimdilerde 1000-2000 takipçisi olan bile "littlebookstagram" gibi bir şey oluyormuş sanırım. Ben o sıfatı pek anlamıyorum... 1000 küçük bir sayı değil ki :') Her neyse, bana kalırsa Instagram'da en önemli şey fotoğraf. Ben ordaki upuzun yorumları pek okumuyorum mesela. Yorum okumak, dinlemek istersem YouTube'a, Goodreads'e bakıyorum. Instagram benim için biraz estetik anlamda öne çıkıyor ama kişiden kişiye göre değişir bu.
8) Kanal için de aynı şeyi sorayım. Youtube'a girmek isteyip çekinenlere ne söylemek istersin? Başta senin de korkuların vardıe elbet.
YouTube biraz daha hassas bir yer. Nereden nasıl bir yorum geleceğini kestiremiyor insan. Ben çok ama çok kötü yorumlar aldım mesela. Çok fazla hassas biri olsaydım şimdiye kapatmıştım kanalımı. Kanal açmak isteyen varsa biraz umursamamayı öğrenmeli bence. Nitelikli eleştiri ve boş eleştiri arasındaki farkı anlayıp hangilerini ciddiye alacağını, hangilerini kafasına takmaması gerektiğini çok iyi ayırt etmeli. Yoksa ciddi manada moral bozucu şeyler olabiliyor.
9) Sence kanal açmak için illa ki çok iyi bir kamera, ekipman vs.. gerekiyor mu? Sen dikkat ediyor musun bu tarz şeylere? Masraflı bir iş mi yani bu?
Hayır şart değil bence yahu. Ben ilk açtığımda orta düzeyli bir kameram vardı, tripod olarak da kitapları üst üste diziyordum. Ben kaliteli şeylerin daha çok izlendiğini düşündüğüm için dikkat ediyorum ama evet. Eski kameramdan çok daha iyi bir kamera aldım, tripod da kullanıyorum. Videolarım daha çok içime siniyor artık.
10) Youtube'da bir değil iki kanalın var üstelik! Kitap dışındaki kanalı açma fikri ne zaman ortaya çıktı? İkisini bir yürütmek zor olmuyor mu?
Kitaplar dışında çok soru geliyordu. Nasıl ders çalışıyorsun, nerede okuyorsun, diş teli takmak hakkında konuşur musun... gibi. Başka bir kanal açayım dedim ben de. Pek zor olmuyor, keyifle yapıyorum.
11) Youtube demişken.. Eskiden sadece girip müzik veya fragman videoları vs.. izlenen bir yer iken şimdi çok büyük bir platforma dönüştü. Artık bloggerlar bir süre sonra oraya geçiyor. Sence bu iş nereye gidiyor? Birkaç seneye bloglar unutulur, çoğu kişi Youtube'a transfer olur diyor musun?
Bence öyle. Dediğim gibi, ben zaten blog okumuyordum ama YouTube'da bir sürü kişi izliyordum. Tanıdığım çoğu kişi en az bir kanalı takip ediyor ama blog okuyan kimse yok.
12) Bir youtuber olarak, sen kimleri izliyorsun peki? Booktuberlar dışında da olabilir?
İlk aklıma gelen kişi Jacksfilms. Mizah anlayışını seviyorum baya. Nigahiga, Will Darbyshire, Grav3yeardgirl var bir de. Türklerden de severek izlediğim Ağır Mimar var.
13) Neden "thinbooks" ? Bu ismi sen mi buldun, bir anlamı var mı?
Hiçbir anlamı yok. :') Kısa olsun, İngilizce olsun, içinde book kelimesi geçsin istemiştim sadece. Bir de o sıralarda Yolun Sonundaki Okyanus'u okuyordum. İncecik bir kitap olduğu için thinbooks olsun bari demiştim.
14) Blogun kahve tonlarında. En sevdiğin renk mi? Ve üstteki logoyu sen mi yaptın, çok güzel bence?
Ay bunu fark etmene çok sevindim*-* En sevdiğim renk kahverengi evet. Logoyu ben de çok seviyorum, arkadaşım yapmıştı.
15) Edit olayı ile alakan ne boyutta? Ciddi uğraşıyor musun videoların için? Ve cevap evet ise, hangi programı kullanıyorsun? Zor mu bu işler?
En çok editlemeye zaman ayırıyorum. Videonun çekme kısmı o kadar zahmetli değil zaten ama editlemek için saatler harcadığım oluyor. Bence videonun editi en önemli kısımlardan biri. Adobe Premiere Pro kullanıyorum. Başlarda zorlanıyordum ama şimdi belli başlı şeyleri öğrendim.
16) Böyle bir soru sorulmaz biliyorum, çocuk seçmek gibi bir şey ama hangi kanalını daha çok seviyorsun?

smile ifade simgesi
 
Ve bir 5 yıl sonra kanallarını-bloglarını nerede görüyorsun?
Ana kanalımı yani Ecmel Soylu'yu daha çok seviyorum. Oraya yönelik videolar çekip editlemek daha keyifli benim için. 5 yıl sonrasını tahmin edemiyorum ya, ne olacağını kestirmek çok zor.
17) Sence yazmak mı video çekmek mi daha kolay? Hangisinde daha rahatsın?
Video çekmek daha kolay geliyor. Konuşurken daha rahatım kesinlikle.
18) Blog ve kanal hepimize birçok arkadaş kattı. Sen böyle olacağını düşünür müydün? Sence ne kadarı gerçek bu ilişkilerin?
Ben en yakın arkadaşımla ortaokuldayken internetten tanıştım. Şimdi ikimiz de İzmir'de yaşıyoruz mesela. Dedim ya küçüklükten beri internetteyim diye, o yüzden de gerçek hayattaki arkadaş sayım kadar bir de yüzünü bile görmediğim ama çok sevdiğim kişiler var internetten tanıştığım. Benim için ikisi de aynı şey, fark etmiyor.
Biraz da kitap sorularına geçelim.

19) Kitaplar ve okumak senin için ne anlam ifade ediyor?
Biraz odunca bir cevap olacak ama bilmiyorum. Benim annem de babam da abim de çok okur. Ben doğduğumda zaten evde bir ton kitap vardı, annem bana kitap okurdu sürekli. Biri bana "Aaa kitap mı okuyorsun, ne güzel!!" dediğinde o soruyu "Aa yemek mi yiyorsun, ne güzel!!" diyormuş gibi algılıyordum küçükken. Benim için anormal bir durum değildi yani. Etrafta kitapların olması, kitap okumak çok doğal bir şey benim için o yüzden. Çok sevdiğim bir şey olduğunu söyleyebilirim tabii ki ama. :D
20) Nasıl okumaya başladın? Şu anki boyuttan bahsediyorum tabi. Örnek aldığın biri mi oldu ya da kim teşvik etti? Ve “İşte ben bu kitaptan sonra kitap kurdu oldum.” Dediğin bir kitap var mı?
Bir önceki soruda anlatmışım her şeyi. Annem kitap okurdu bana çok. Abim de okuma yazma öğrendiğim gibi ilk kitabımı verdi okumam için. Sonra da okumayı pek bırakmadığım için özellikle bu kitap bana okumayı sevdirdi diyemem sanırım ama Roald Dahl kitapları olabilir.
21) Bu da buradan bize okuyanlara bir mesaj olsun. Sence kitap okumak isteyen ama alışkanlığı olmayanlar veya sıkılanlar ne yapmalı? Nasıl bir şeyle başlamalılar?
Bir şeyi yapmaya çalışırken sıkılmanın ne demek olduğunu bildiğim için asla ama asla zorlamasınlar kendilerini. Etrafındakiler "Şu tarz kitapları oku, onlar boş kitaplar." diyorsa ve 'Şu tarz kitaplar' onların ilgisini çekmiyorsa 'boş kitap' okumaya çalışsınlar. Çizgi roman veya. Mutlaka ilgilerini çekecek bir tür vardır.
22) Peki ülkemizdeki okur sayısının (ve her çeşit kitap okuma anlamında) artması için sence ne gibi şeyler yapılabilir? Herkese sorduğum sorular bunlar, umarım sıkmaz.
Ben hep diyorum bunu ya, çocuk ilkokuldayken okuduğu kitaplara kimse karışmıyor. "Çocuk kitabı okuyor, çocuk çünkü." diyorlar mesela. Çocuk ortaokula geçtiği anda çevredeki herkes edebiyatçı kesiliyor birden, kimin nasıl kitap okuyacağına onlar karar vermeli ya. 100 Temel Eser dışında başka bir şey okunmamalı düşüncesine giriyorlar birden. Okunsun onlar da, okunmasın demiyorum ben. Buna karşı değilim ama diğer kitaplar pis, kaka, boş oluyor birden. Benim ne okuduğuma kimse karışmadığı için hala kitap okumaya devam ediyorum mesela belki ben. Ortaokulda burnuma komple klasik dayasalardı ben bunalacaktım belki. Hem yaşıma uygun klasikleri okudum, hem de ilgimi çeken her şeyi. Kimse kimseye ne okuyacağını söylemesin o yüzden. Tavsiye etsin ama diretmesin, kimse kimseyi okuduğu şey yüzünden aşağılamasın.
23) Hayalindeki kitaplık?
Kendi kitaplığım*-*

24) Başucu kitabın? Kitapların? Bir de bu başucu kitabının olayı nedir yahu?
Benim yok başucu kitabım :') Tam bilmiyorum ben de. En sevdiği kitapları koyuyorlar arada göz atmak için sanırım. Ortalıkta bulunsun diye.
25) Kitaplarda okuduğun karakterlerin yerine kendini koyuyor musun okurken?
Yaşadıkları veya düşündükleri şeyler benimkilerle benzerse, bazen.
26) Ve diyelim ki bir kitabın içine giremiyorsun bir türlü olmuyor ama onu okuman gerek/istiyorsun. Ne yaparsın?
Okumam şimdilik, bırakırım. Zorlamayı sevmiyorum.
27) Bir kitapta seni en rahatsız eden şey nedir?
Mükemmel karakterler.
28) En sevdiğin 3 yazar?
Brandon Sanderson, Neil Gaiman, Patrick Ness.
29) Harry Potter’da en sevdiğin 3 büyü? (Herkesin bildiğini varsayıyorum.)
Accio, Petrificus Totalus, Protego
30) “En sevdiğin kitap?” gibi bir soru sormayacağım. Bu bizim gibi kitap bloggerları için eziyet. Ama en sevdiklerini sayar mısın abartmadan?
Sissoylu: Son İmparatorluk, Kaos Yürüyüşü Serisi, Anansi Çocukları, Me and Earl and the Dying Girl
31) Okumaktan en keyif aldığın tür? Ve "Asla okumam" dediğin bir şey var mı?
High Fantasy. Asla okumam dediğim yok ama tarihi aşk pek ilgimi çekmiyor.
32) Günümüzde aşırı artan Wattpad yazarları ve hikayelerinin basılması hakkında ne düşünüyorsun? Bariz bir kutuplaşma var bu konuda malum.
Okumak isteyen okusun ben karışma hakkını kendimde bulmuyorum.
33) Şu kitabı şu yazar yazsa keşke dediğin ya da nasıl olurdu dediğin kitaplar ve yazarlar var mı? Ateş Serisi’ni J.K.Rowling’in yazdığını düşünsene mesela.
Ben hiç böyle şeyler düşünmüyorum galiba ya :') Çok düz bir şekilde okuyup geçiyorum..
34) “Keşke bu türü daha çok okuyabilseydim.” Dediğin bir tür var mı?
Klasikler. Betimleme hiç sevmem ben. İçim bayılıyor okurken. Okumak istediğim, okumam gerektiğini söyledikleri klasikler de betimleme kaynıyor.
35) Bir yazarın bir özelliğini diğer bir yazarın diğer bir özelliği ile değiştirecek olsan, bu kimler ve hangi özellikler olurdu? Karışık olmamıştır umarım.
Vallahi çok düşündüm ama gelmedi aklıma...
36) Değişik bir soru geldi aklıma. Kitaplarla ilgili bir şeyi değiştirecek olsan bu ne olurdu? Genel olarak, her şey olabilir. Tek bir kitabın sonu gibi değil yani.
Duman ve Kemiğin Kızı'nın Türkiye'deki yayınevini değiştirirdim, sayılır mı? :D
37) Kendine en yakın hissettiğin karakterler?
Stephanie Perkins'in Anna ve Lola'sı.
38) Peki ya en sevdiğin 3 karakter? Kadın-erkek ayrı sayabilirsin diyerek işini kolaylaştırayım.
Etienne St. Clair, bir de yukarıda söylediklerim sanırım. Ben karakter sevme konusunda iyi değilim galiba.
39) Saçını başını yolmak istediğin, okurken sana cinnet geçirten karakterler?
Karakter sevmeme konusunda iyiyim ama. Quentin Coldwater ve Ölümcül Oyuncaklardaki her karakter.
40) Kızıl Kraliçe'ye oldukça olumsuz yorumlar yapmış biri olarak sana bu soruyu sormasam olmaz. Tabi ki kitaplar herkeste farklı etki bırakır, kişisel zevk meselesi biraz. Ama sen de benim gibi bazı kitapların çok fazla tanıtım ve göze sokulmayla abartıldığını düşünüyor musun? Psikoloji okuyan biri olarak bu tanıtım sence ne kadar etkili okuyucu üzerinde?
İyi yorumlardan etkileniyor insan evet. Çok reklam yaparsan, çok göze sokarsan sevilme ihtimali daha yüksek.
41) Sonunu elinde olsa kesinlikle değiştirmek istediğin kitaplar var mı? Varsa, neler?
Ölümcül Oyunlardaki Clary ölmeliydi mesela 3. kitapta. Mis gibi.
42) Bir kitabı sana okutan en büyük etmen nedir? Çeviri mi, konu mu, karakter mi vs..?
Konu
43) Yarım bıraktığın kitap var mı? Sonra devam eder misin?
Var, oluyor ama çok değil. Canım isterse ediyorum devam.
44) Keşke içinde olsaydım dediğin kitaplar-dünyalar?
Yine çok düşündüm ama yok sanırım. İlk anda aklıma gelmeyince yok olarak kabul ediyorum hemen. :')
45) Kitaplardaki erkek karakterlerini düşünerek “sana göre” mükemmel erkeği yarat desem, hangi karakterlerin hangi özelliklerini alırdın?
Cricket Bell geldi direk aklıma. Büsbütün Cricket Bell'i alalım.
46) Şu ara çıkmasını en merakla beklediğin kitap?
Sissoylu'nun ikincisini bekliyordum, o çıktı. Saga'nın devamı ve Duman ve Kemiğin Kızı'nın üçüncüsünü bekliyorum şimdi.
47) En sevdiğin yayınevleri?
İthaki (Yabancı da dahil) ve Pegasus
48) Pek çok yayınevi var artık. Çoğu de iyi işler yapıyor. Bu işin içinde olan biri olarak, sence yayınevleri neleri farklı yapabilir? Neler değişse güzel olur?
Aklıma illa ki değişmeli dediğim bir şey gelmedi ama bazen çeviriler o kadar kötü oluyor ki üniversitede mütercim tercümanlık, dil ve edebiyat okumuş o kadar mezun ne yapıyor diye düşünmüyor değilim.
49) Ve gelelim esas merak ettiğim konuya. Kitap fuarlarının gediklisi olarak, fuarlar hakkında düşüncen ne? Nasıl bir ortam oluyor ve sence neler farklı olabilir? Geçen yıl gelip seninle konuşamadığım için hala üzgünüm.
Güzel oluyor, çok keyifli bence. Kitap fiyatları internette yine daha uygun oluyor ama o kitap okumayı seven kişilerin bir yerde toplanması çok güzel. Olsun bu sene görüşürüz mutlaka*-*
50) Bize şu ana kadar fuarlarda başına gelen en ilginç-farklı ve en eğlenceli anını anlatabilir misin? Satış da yaptığın için birçok komik şey yaşamışsındır eminim.
Aklıma iki üç tane komik şey geliyor. Birincisi Gri'nin Elli Tonu'na "Mr Grey Sizi Bekliyor" diyen amca, ikincisi görevli bir arkadaşın ricası üzerine standa gelen müşterilere sakince Büyücüler anlatmaya çalışmam ama başaramamam, üçüncüsü de Senden Önce Ben'i alıp poşetini beğenmeyince kitabı iade eden kız.
51) Bir de, NE OLACAK BU PEGASUS'UN FİYATLARI Ecmel?
İnan bilmiyorum yahu :')
52) Sence bir aşk kitabında olması gerekenler neler? Malum, günümüzde fazlaca örnek var.
Olmaması gereken şey: Gerçeküstü mükemmellikte karakterler.
53) Peki ya bir distopyada? Onun da örnekleri gittikçe artıyor ama çoğu birbirine benziyor.
Ben sıkılıyorum distopyalardan bir süre sonra. Gerçekten birbirine benziyor hepsi artık. Bilmiyorum daha iyi nasıl olur.
54) Kitapların filme çekilmesi hakkında ne düşünüyorsun? Sence güzellikleri bozuluyor mu yoksa görsel ve işitsel hale gelmeleri daha da mı güzel?
Olumsuz bir düşüncem yok, çekiyorlar izliyoruz işte ne güzel :') Güzelliği niye bozulsun, kitap duruyor zaten. Film halinin kötü olmasının kitaba bir etkisi yok ki.
55) Blog turları hakkında ne düşünüyorsun peki? Kitap satışını etkiliyorlar ciddi olarak. Sen hiç içinde olmak ister miydin?
Dahil olduğum bir tur grubu var zaten ama sadece kendi tur grubumu takip ediyorum. Turlar yavaş yavaş kayboluyor bence maalesef.
56) Klasikleri seviyor musun? Düşüncen nedir? Okuyorsan, en sevdiklerin hangileri?
Betimlemede boğulmamış klasikleri seviyorum, okumaya çalışıyorum ama genel olarak canım pek istemiyor.
57) Klasikler demişken.. Şu soruyu sormak istiyorum. Sanki artık çoğu kişi tipik gençlik kitaplarını, popüler kitapları okuyor gibi sadece. Klasikleri bırak daha "edebi" diyeceğimiz öğretici kitaplar bile pek okunmuyor. Özellikle genç kesimde ve şahsen ben bu duruma üzülüyorum. Senin görüşün nedir bu konuda? Biraz turlar, tanıtımlar o kitaplar için de yapılmalı bana kalırsa..
Yine yukarıda bahsettim bundan biraz sanırım. Önyargı var bence ve gençleri suçlamıyorum bu konuda. Çok da kafama takmıyorum açıkcası ama ya. Ben mesela çok klasik okumuyorum ama fark ediyorum ki yavaş yavaş ilgimi çekmeye başlıyorlar. Şimdi okuduğum genç yetişkin kitaplarından da sıkılmaya başladım. İleride onları da okurum, aceleye gerek yok.
58) Blog açmak hayatında ne değiştirdi? Açmasaydın ne olmazdı mesela?
Belki açmasaydım başka şeylerle ilgilenirdim ama açmışım iyi ki. Youtube ve Instagramla ilgilenmeyi seviyorum baya.
59) Çok popüler olmayan bir yazarı çok popüler yapma şansın olsa, bu yazar kim olurdu?
Patrick Ness. Aslında popüler bir yazar yurtdışında ama Türkiye'de pek bilinmiyor.
60) Gelelim Manga konusuna. Çok okuduğunu biliyorum. Bu sevgin nasıl başladı? Ve benim gibi hiç okumayan,ilgisi olmayan biri başlamak istese ne önerirsin?
Çok okumuyorum aslında, eskiden anime izlerken biraz okuyordum. Death Note iyi olabilir. Çoğu kişi onunla başlıyor zaten. Sürükleyici baya, öneririm.
61) En sevdiğin kitap kapakları?
Me and Earl and the Dying Girl ve Throne of Glass serisinin yurtdışı kapakları.

Kitaptan biraz uzaklaşıp, farklı konulara değinelim biraz da..
Holley c:

62) Öncelikle, psikoloji okuyorsun. Neden psikoloji, seviyor musun bölümünü ve bu bölümü okumak isteyen kişilere ne önerirsin?
Neden psikoloji sorusuna belli başlı bir yanıtım yok sanırım ya, ilgimi çekiyor o kadar :D Matematik çalışmalarını öneririm:D
63) İzlemekten en keyif aldığın film türü nedir ve favori filmlerin?
Film türü ayırt etmiyorum sanırım. Donnie Darko en sevdiğim film.
64) En beğendiğin yerli-yabancı oyuncular?
Buna da yanıtım yok. Hiçbir zaman oyuncularla alakam olmadı ya. Şunun filmi çıksın kesin izlerim dediğim biri bile yok :D
65) Yabancı dizi desem akan sular durur herhalde. Hepimiz çılgınlar gibi izliyoruz. Senin en sevdiklerin neler? Ve şunu da sorayım yeri gelmişken, yabancı dizilerle Türk dizileri arasında süre dışında en belirgin farklar neler sence?
Ben pek sevmiyorum dizi izlemeyi artık:') Eskiden çok izlerdim ama. Yeni sezonunu beklediğim bir tek Sherlock ve Teen Wolf var. Doctor Who'nun da son sezonunu izlemedim, canım istemiyor hiç. Supernatural da yarım kaldı, devam etmeyeceğim.
66) Favori tür ve şarkıcıların? Spotify'da çok aktifsin, sana bunu sormamak olmazdı.
Tür yine çok değişiyor, her türü severim.  Pearl Jam, Travis, RHCP, Guns N Roses sevdiğim gruplardan ama ben zaman zaman farklı kişilerin belli başlı şarkılarına takıp sadece onları dinliyorum. Alt J – Taro'ya taktım şimdi mesela.
67) Hayatta asla dediğin bir şey var mıdır?
Asla kapuska yiyemem. Ehhehehe...
68) Eğer tavırlarını ve sana davranışını sevmediğin bir yakının olsa, ne yapardın? Kim olursa olsun beni mutsuz edeni hayatımdan uzaklaştırırım diyenlerden misin sen de?
Ya ben biraz umursamaz biriyim sanırım. Tavırını, davranışını beğenmediğim zaman boş verip hiçbir şey yapmıyorum. Mesafe koymuyorum ama yakın davranmıyorum da. Konuşmuyorum, mesaj atmıyorum. Aramız açılıyor zaten. Kafama takıp "Evet bugün bu insanı hayatımdan çıkartıcam." demiyorum, akışına bırakıyorum, yoluna giriyor.
69) En sevdiğin yemekler? Yemek demedim bak yine iyisin. Hı bir de, yemek yapar mısın diye sorayım bir de?
Keşke yemek deseydin :') Yemek yemeyi hiç sevmem. Hayalim günlük kalori ihtiyacımı karşılayabilecek tek bir kapsül icat etmeleridir mesela. Yemek yemeyi unuturum ben, çok acıkınca aklıma gelir. Yemek yerken inanılmaz canım sıkılır. Çikolata severim. Sütlü tatlıları çok severim. Tavuk Dünyası'nın tavukları güzel bir de. Zorda kalınca yapıyorum ama zevk alarak yapmam.
70) Sporla aran nasıl, takip ettiğin bir spor dalı varsa nedir? Hadi takımını da sorayım bu kadar sormuşken.
Buz pateni yapmayı çok isterdim, en sevdiğim o. Basketbol maçı izlemeyi severim. Sözde Fenerbahçeliyim ama o da hiç umurumda değil... :')
71) Fırsatın olsaydı hangi ülke ve şehirde yaşamak isterdin?
Los Angeles veya San Francisco sanırım, sıcak, deniz kenarı, geniş böyle. Güzel bence.
72) Görmeyi en çok istediğin 5 yer?
Prag, Barcelona, Tokyo, New York, beşinciyi bulamadım c:
73) Hani derler ya, “Bir kitap hayatımı değiştirdi.” Senin hayatında değişikliğe neden olan bir kitap oldu mu? Belki de bir karakterden esinlenerek yaptığın bir şey?
Yok, olmadı sanırım. Kitaplardan cesaretli olmanın kötü bir şey olmadığını öğrendim sadece, o iyi oldu.
74) En sevdiğin renk?
Kahverengi-Krem
75) Bir İzmirli olarak gururla soruyorum bu soruyu. İzmirli olmak nasıl bir duygu? Seviyor musun şehrini?
İzmir küçüklükten beri yaşamak istediğim bir yerdi. Çok seviyorum *-*
76) Modayla aran nasıl? Giyinirken neye dikkat edersin?
Fena değil, pek umursamıyorum aslında. Kazak giymeyi severim, altına kot pantalon bir de bot, o kadar. Genel olarak hep böyleyim.
77) Ensevdiğin ve olmazsa olmaz dediğin 3 makyaj malzemesi? Marka söylemek serbest! Öneri olur bize de.
Güneş kremi olarak Uriage, göz altı kapatmak için Loreal True Match, bir de Maybelline'in eyelinerlarından biri. Başka makyaj yapmıyorum :')
78) En sevdiğin çizgi filmler neler? Hala izler misin?
Eskiden Fox Kidsteki her çizgi filmi izlerdim. Avatar çok severim bir de. Şimdi sadece Adventure Time izliyorum.
79) Hiç sormadığım bir soru soracağım bak şimdi. Şiir ile aran nasıl? Okur musun hiç şiir kitapları vs..?
Kötü baya, pek sevmem şiir. Küçükken de sevmezdim. Abim çok sever mesela, bana da okutmaya çalışırdı ama hitap etmiyor bana hiç.
80) Yurtdışına hiç çıktın mı? Çıktıysan, en beğendiğin yer neresi oldu?
Lesvos'a gittim bir tek. Ayvalık'a çok benziyordu o yüzden pek anlamadım. :')

Şimdi sıra o mu bu mu sorularında.

Gece mi gündüz mü? Gece
Sıcak mı soğuk mu? Sıcak
İskoçya mı İrlanda mı? İrlanda
Çay mı kahve mi? Çay
Portakal suyu mu vişne suyu mu? Portakal
Hayat boyu müzik dinlememek mi kitap okumamak mı? Soru zaten kazık, senin için daha da kazın sanırım.  Kitap okumamak
Youtube mu İnstagram mı? Youtube
Fantastik mi new adult mı? Fantastik
Kahverengi mi beyaz mı? Kahverengi
Çocuk psikolojisi mi yetişkin psikolojisi mi? Yetişkin
Kitap sihirbazı mı okuoku mu? İdefix :D
Tatlı mı tuzlu mu? Tatlı
John Green mi Neil Gaiman mı? Neil Gaiman
Lise mi üniversite mi? Üniversite
İzmir mi İstanbul mu? İzmir
Koşu mu yürüyüş mü? Yürüyüş
Hayatta her şey olabilir mi yoksa başına gelenlerin çoğunun sorumlusu sen misinn? Her şey olabilir.
Tris mi Kattniss mi? İkisi de değil.
Kurabiye mi pasta mı? Kurabiye
Uyumsuz mu Açlık Oyunları mı? Bu da ikisi de değil sanırım.
Brandon Sanderson mu J.K.Rowling mi? Bu da biraz cevabı belli bir soru oldu ama. Brandon Sanderson. Senin hangi cevabı belli olarak kabul ettiğini merak ettim:D
Badboy mu goodboy mu? Goodboy
Cinder mı Scarlett mi? Scarlet'i okumadım.
Şapka mı şal mı? Şal
Augustus mu Park mı? Augustus
Hermonie Granger mı Mac mi? Hermione
Vee soruların sorusu geliyor: Barrons mu Grey mi? Ateş serisini bitirmedim, Gri'nin Elli tonunu okumadım.
Film izlemek mi dizi izlemek mi? Fİlm


-Son olarak, bu aralar sorularına geldik.

Bu aralar, en çok ne dinliyorsun? Taro- Alt-J
Bu aralar, izlediğin bir film var mı? Varsa, kısaca yorumun? Bayadır film izlemedim.
Bu aralar, ne okuyorsun? Sormazsak olmaz tabi, yorumun? Firefight. İyi gidiyor şimdilik.
Bu aralar, en çok neye gülüyorsun? Okulda olan bir şeye, ama söyleyemem :')
Bu aralar, en çok gittiğin yer -okul dışı- ? Kipa..
Bu aralar, "Gelse de beni buradan götürse!" dediğin bir karakter? Bilemedim...
Bu aralar en çok ne hissediyorsun? Sevgi
Bu aralar "Keşke zamanım olsa da yapsam." dediğin bir şey var mı? Bütün gün boş boş yatmak.
Bu aralar, en çok neye canın sıkılıyor? Birine.
Bu aralar, hayata karşı umutlu musun umutsuz mu? Ortaya karışık
Bu aralar, en çok yediğin yiyecek ve içtiğin içecek? Sandviç, kahve.
Bu aralar, dünyadaki en eğlenceli şey ne sence? Uyumak.
Bu aralar, yılbaşı ruhunda mısın sen de çoğumuz gibi? Değilim...


Son olarak, senin bloğunu ve tabi neden takip etmeli sence insanlar? Seni diğerlerinden ayıran yön nedir? Ve söylemek istediğin ekstra bir şey var mı? 
Bu konuda konuşmak ilginç geliyor bana ya, kendim hakkında konuşmak yani :') Cevapsız bırakıyorum bunu çok özür dileyerek ')

Çok teşekkür ederim tüm cevaplar ve katıldığın için. Çok keyifli oldu benim için. Çok eğlenceli bir sonuç çıkacak ortaya eminim, sen de keyif alırsın umarım.

Ben teşekkür ederim*-*

0 yorum:

Bu Aralar Neler Dinliyorum? #6

12:56 orta boy popcorn 0 Comments

Selam! Bayadır bu yazı dizisine devam etmemişim nedense. Kaynamış arada. Halbuki, müzik hayatımın en büyük kısmı belki de. Neyse, uzatmadan bu dönem en sık dinlediğim şarkıları sizlerle paylaşıyorum. Justin Bieber'ı pek sevmesem de bu şarkısına bayıldım, itiraf ediyorum. Dilimden düşmüyor. Jess Glynne'ı herkese tavsiye ediyorum, harika bir sesi var ve çok da yetenekli. Adele'i söylemeye gerek duymuyorum, albümdeki en sevdiğim şarkı oldu "Million Years Ago". Imany'nin bu şarkısı son dönemde radyolarda çok duyduğum ve sevdiğim bir şarkı. Shawn Mendes, benim çok yetenekli bulduğum bir genç yetenek. Şarkılarını çok seviyorum. Valla bu çocuk Justin'den iyi bence. :D Fifth Harmony grubunun üyesi Camila Cabello ile yaptıkları bu düeti de çok beğendim, oldukça dile dolanan bir şarkı olmuş.The Weeknd ise, gerçekten son dönemin yıldızı bana göre! En sevdiğim sanatçılardan biri, bu şarkıya da ayrıca bayıldım. Umarım, siz de keyifle dinlersiniz. Yorumları bekliyorum, siz bu şarkılardan en çok hangisini seviyorsunuz? Önerilere de açığım her zaman! Bu arada, lütfen çekilişleri de unutmayın! Sonraki yazıda görüşmek üzere! :)

0 yorum:

Steve Jobs / Danny Boyle - Film Yorumu

12:00 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese yeniden merhaba! Yeni hafta hepimiz için çok güzel ve renkli geçer umarım. Ben bugün, Cumartesi günü izlediğim "Steve Jobs"tan bahsedeceğim biraz. Önemli ayrıntıları unutmadan yazmak istiyorum. Filmi uzun süredir büyük merakla bekliyordum ve gelir gelmez gidebildim. Ki bu ender olur. :) Salonda çok çok az insan olması çok şaşırttı. Yeni girmiş böyle bir filme daha çok kişi gelmeliydi bence.. Neyse, bunlar başka konular. Ben daha da uzatmadan film yorumuma geçiyorum.

Steve Jobs, adından da anlaşılacağı gibi Steve Jobs'un hikayesini anlatıyor. Ama burada; çocukluğundan ölümüne biyografik tarzda bir hikayeden bahsetmiyorum. Böyle bir beklentiniz olmasın. Şahsen ben de biraz daha gençliğine ve son dönemlerine yer verirler diyordum ama öyle olmadı. Daha çok, Jobs'un hayatından kesitler izliyoruz diyebilirim. Hani sanki filmin başı sonu başka bir zaman gösterilmiş de biz de orta kısmını izlemişiz gibi. Jobs'un Apple'da yaşadıklarına, oradan ayrılıp sonra geri dönmesine ve o her yıl izlediğimiz muhteşem atmosferli sunumlarına hazırlanmasına değinmiş film. Mac'in ortaya çıkış aşamalarını ve gidişatı izliyoruz en fazla.
O kadar sunuma hazırlık aşamaları gösterilmişken, keşke bir sunuma da biraz olsun yer verselerdi diye düşünüyorum. Hevesim kursağımda kaldı biraz. Ayrıca, filmde çok fazla diyalog vardı. Çok konuşma vardı, film diyaloglardan oluşuyor bile diyebilirim. Bu yüzden, ben bazı yerleri kaçırdım. Yetişemedim açıkçası, biraz sakinlik iyi olabilirdi. Ama o kadar konuşmaya rağmen film hiç sıkmıyor ve gayet akıcı. Üstelik 2 saati aşkın bir süresi var! Ona rağmen, konuşmaları yakalamaya çalışmaktan ne olup bittiğini tam anlayamadan film bitiyor. 

Danny Boyle yönetti filmi ve bence iyi bir iş çıkarmış. Karakterlere çok iyi odaklanılmış, kamera mimiklerine kadar gösteriyor yakın çekimde. Ayrıca bir sahnede, flaşlar ve ışıklarla öyle bir atmosfer yaratılmış ki bayıldım şahsen. Tipik bir filme göre farklılıklar yapılmış. Çok aydınlık bir film değil. Genelde sahne, yüzler veya geçişler var. Pek bir gün ışığı göremiyoruz malesef. Oyuncular desen, bence filmin en sağlam tarafı. Hepsi rollerine uymuş ve gayet başarılı. Kate Winslet gözüme çok garip geldi başta o saçlarla ama çabuk alıştım. O da abartısız ama etkili bir oyunculuk sergilemiş. Seth Rogen yine çok başarılıydı. Ama filmin yıldızı tabi ki Michael Fassbender. Çok iyi bürünmüş role, o çılgın zeka hallerini iyi yansıtmış. Esas övgüm ise makyaja. Tıpatıp benzetmişler. Hele olgunluk yaşlarında gerçekten aynısı, tebrik etmek gerek. Fassbender'ı belki duygusal açıdan çok zorlayacak bir sahne yoktu ama yine de rolün altından başarıyla kalkmış.

Film biraz pat diye bitti bana kalırsa. Sanki devam edecekmiş gibi gösterilip, sahne karardı. Belki o farklı olabilirdi. Zaten başta da dedim ya, filmin başı ve sonu çıkarılmış da orta kısmını izliyormuşuz gibiydi biraz. Bilgilendirici bir film olmuş gayet. Ben Steve Jobs ile ilgili bilmediğim birçok şey öğrendim. Bu açıdan iyiydi ama açıkçası en en başta bu Apple'ın kuruluş aşamasını da izlemek isterdim. Sanırım zaten uzun olan bir filmi iyice uzatmayalım diye düşündüler. Filmde yer yer kullanılan müzikler de hoştu, özellikle sonlara doğru çalan şarkıyı çok sevdim.
Çokça teknik terim vardı filmde. Bilgisayar ve mühendislikle ilgili. Bu kısımları pek anlamadım tabi ki. :) Marslı'yı okur gibi hissettim kendimi. Neyse ki, o kısımlar az ve çok anlamanı gerektirecek bir durum yok. Bunun dışında, Jobs'un zekası gerçekten bambaşka çalışıyor diyorsunuz izlerken. En azından ben dedim. Adam gerçekten ileride yaşıyor, çevresinden farklı düşünüyor. Sürekli binbir tilki dönüyor kafasının içinde ve boşuna Steve Jobs olmadığını gösteriyor izleyenlere.

Yalnız şöyle bir uyarı yapmak isterim. Bence gitmeden önce, kısacık da olsa Jobs'un hayat özetini ve Apple'ın hikayesini okuyun. Kısa da olsa bir bilginiz olsun. Ben çok da şey bilmiyormuşum ve filmde "Aaa, bu da böyle mi olmuş?" falan dedim. Hızlı da geçtiği için bazı yerler, kaçırabilirsiniz. Bir ön bilgi olması iyi olur. Mesela özel hayatını hiç bilmiyordum, bu açıdan şaşırtıcı oldu. Ayrıntılı olmasa da göstermişler. Aslında biraz daha bilgi verebilirlerdi diye düşünüyorum. Hani o kadınla nasıl tanışmış, çocuğu ile ilişkisi niye böyle vs.. gibi ama bu kadarı tercih etmişler.

Yani ben filmi beğendim diyebilirim. Ama beklentim de hayli büyüktü. Adaylıklar, tanıtım falan derken daha farklı bir şey bekliyordum sanırım. Bu büyük beklentimi karşılamadı ne yazık ki ama kesinlikle kötü de bir film değildi. Gayet beğendim, izlenip bir şeyler öğrenilebilir. Sadece beklenildiği kadar sansasyon yaratacağını ve adaylık aldığı ödülleri alabileceğini pek düşünmüyorum. Ama yine de herkese tavsiye ederim, özellikle teknoloji ile ilgilenenler kaçırmasın. Filmin IMDB sayfasına gitmek isteyenler, tıklasın.

Siz izlediyseniz nasıl buldunuz? Ya da merak ediyor musunuz? Beklentiniz yüksek mi benim gibi? Yorumları bekliyorum. Blog ve facebook'taki çekilişleri unutmayın, bana her yerden ulaşabilirsiniz. Umarım keyifle okuduğunuz bir yazı olmuştur, sonraki yazıda görüşmek üzere! :)

0 yorum:

ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 20 / BALDANBERİ (KÜBRA VE GİZEM) - PART 2

13:13 orta boy popcorn 0 Comments

Bu keyifli röportajın ikinci partı sizlerle! Ben izlerken bolca güldüm. :)

0 yorum:

Pazar Dinlemesi

14:04 orta boy popcorn 0 Comments

Selam! Bu haftaki seçimim, benim çok sevdiğim bir gruptan geliyor. "Little Mix" grubunu ben çok yetenekli buluyorum, uyumları harika! En başından beri takip ediyorum ve inanılmaz emek harcıyorlar bu işe. Ne yazık ki yeterince popüler değil, hele ki ülkemizde ama bence bu kızlar bu ses ve yetenekleri ile ilgiyi hak ediyor. Yeni albümlerindeki en sevdiğim şarkılardan birini paylaştım bugün. Jason Derulo da bonus olarak katılıyor. :) Hepinize keyifli dinlemeler ve şimdiden harika haftalar! Ada ve Kızıl Kraliçe çekilişlerine katılmayı unutmayın. Ayrıca beni tüm sosyal medya adreslerinde bulabilirsiniz! :)

0 yorum:

X-MEN:APOCALYPSE / FRAGMAN

12:00 orta boy popcorn 0 Comments

X-Men dünyasını ne kadar sevdiğimi daha önce birkaç yazıda söylemiştim sanırım. Söylemediysem de söylemiş olayım. :) Çizgi filmlerini izleyerek büyüdüm, o zamandan beri bayılıyorum bu evrene ve her filmi heyecanla bekliyorum. İlk serinin bendeki yeri ayrıdır ama bu seriyi de gayet sevdim. Bryan Singer zaten kendini kanıtladı artık. Özellikle oyuncuların çok başarılı olduğunu düşünüyorum. HELE BİR JAMES MCAVOY GERÇEĞİ VAR Kİ! Adamın kendisine de aksanına da oyunculuğuna da bayılıyorum. Xavier olmak için doğmuş bence ki Xavier'ın zaten hastasıyımdır. :) 

Her neyse, bir fragman için ne giriş yaptım. Heyecan ve merakla beklediğimiz serinin 3.filminin fragmanı da dün yayınlandı. Bence çok iyi olmuş, her şeyi açıkça göstermemeleri de iyi olmuş. Eski filmlerdeki oyuncuları çok sevdiğimden, yeni ekibe tam alışamadım ama izleyince göreceğiz. Raven sonunda doğru yolu bulmuş gibi. Apocalypse'in sesi de fena değildi, Charles'i ezdiği sahne ise gerçekten merak uyandırıyor. Gerilimli müzik, tipik her filmde olan köprü yıkılışı derken gayet iyi bir iş çıkmış ortaya. Valla ikinci fragmanı dahası filmi daha da büyük bir merakla bekliyorum şimdi.

İzlemek isteyenler için, fragmanı paylaşıyorum aşağıda. Siz nasıl buldunuz? Seri hakkında düşünceleriniz neler ve filmi dört bin gözle bekliyor musunuz benim gibi? Yorumları bekliyorum. Çekilişleri unutmayın lütfen! Sonraki yazıda görüşmek üzere! :)

0 yorum:

Cuma İzlemesi Önerisi / SEX&THE CİTY / Film Serisi

13:00 orta boy popcorn 2 Comments

Hepinize yeniden merhaba! Bu Cuma, benim aşık ötesi olduğum bir film serisini anlatmak istiyorum size. "Cuma gecesi için kafa boşaltacak ve keyifli ne izlenebilir?" diyenlere ilk cevabım olur. Aslında dizi de kesinlikle bu tanıma uygun, diziyi de keyifle izliyorum. Bitirmesem de henüz çok eğleniyorum, kafam boşalıyor izlerken. Onu da tavsiye ederim ama o çok uzun bir süreç olduğu için, bugün filmleri tanıtmak istedim. Seri diyorum ama iki film sadece. Genelde ya tek film olur ya da üçleme olur ama bu kez ikide kalmış. UMARIM devam eder ve daha niceleri çekilir. Hiç olmazsa üçüncüyü çekip, güzel bir final yapmalılar bence. Ekibi çok seviyorum çünkü. Neyse, daha filme girmeden destan yazmaya başladım. Filme geçiyorum hemen. :)

İki film dediğim gibi. Ben tek tek değil de genel olarak bahsedeceğim. Bu dizi/film ile ilgili hiç bilgisi olmayan insan evladı hala yaşıyorsa, onlar için çok kısa anlatmak istiyorum. Gençlik yıllarında çeşitli hayallerle New York'a giden veya orada yaşayan 4 kadının arkadaşlığı anlatılıyor kısaca. Yıllar geçmesine rağmen birbirlerinden kopmamışlar ve dostluklarını her şeyden önde tutmuşlar. Birbirlerinden çok farklı gibi gözükseler de, aslında hepsi benzer şeyler için yaşıyor. Esas kızımız: Carrie. Kendisi tanınmış bir yazar, kadın-erkek ilişkileri üzerine yazıyor. Hala beyaz atlı prense ve ölümsüz aşklara inanıyor, çeşitli deneyimlerle bata çıka büyüyor. Dizide olduğu gibi, filmde de o konuşuyor ve her şeyi o anlatıyor. Diğer kadınlara geçelim. Samantha, benim ikinci favorim. En eğlenceli olanları, dizi-film tarihinin gördüğü en farklı ve özgür kadınlardan biri. Erkek egemenliğine tepkili ve kadınların da onlar gibi yaşayabileceğine inanıyor. Ve tabi ki, yaşlanmak nedir bilmiyor! Miranda, içlerinde en çalışkanı. Avukat ve tam bir işkolik. O da iş dünyasında kadınların sömürülmesinden bıkmış ve kendini sürekli ileri götürmeye çalışıyor. Bir yandan da evliliğindeki sorunlar ve çocuk büyütmenin zorluklarıyla uğraşıyor. İşi ve evi birlikte yürütmek, onun için bazen gerçekten çıldırtıcı olabiliyor. Ve son karakterimiz; içlerinde bence en gerçeğe yakın olanı ve kendime de en yakın bulduğum karakter, Charlotte. "Çocuk da yaparım kariyer de" kavramının vücut bulmuş hali. Sanatla çok ilgili, atölyesi var ama aynı zamanda imrenilesi bir evlilik hayatı da var. Tabi onun da kendi sorunları var ama içlerinde hayatını en iyi düzene koymuş olan o. Romantik aşklara, mutlu evliliklere, hayatın güzelliklerine sonuna kadar inanıyor. Biraz pembe gözlüklerle geziyor diyebiliriz belki. Bundan mı kendime yakın görüyorum acaba? :)

Karakterleri baya ayrıntılı anlattım fark etmeden. İşte hikaye bu dört kadının dostluğu üzerine kurulu. Hepsinin eşleri/sevgilileri var. Özellikle Carrie'nin yıllanmış hikayesi Mr.Big çok önemli bir rolde. Kendisine "The Good Wife"dan dolayı gıcığım ama buradaki rolünü seviyorum, yalan yok.:) Yine de çok çektirmedi Carrie'ye. Özellikle diziyi izleyenler bilir. Erkekler içinde en çok rol onda. Malum, Carrie'nin ilişkisi ve esas kızımız Carrie. Aslında diziyi hiç izlemeyip filmi izleyince, birçok şey eksik kalıyor gibi. Yani konu olarak bir eksiklik değil ama hani aslında karakterler filmlerdeki hallerine gelene kadar neler yaşadı, bunu bilerek izlemek çok büyük bir farklılık yaratıyor bence. Özellikle Carrie&Mr.Big ilişkisinin gidişatı çok önemli.

Bu seri bence kadına dair her şey! Gerçekten tam bir kadın filmi-dizisi ve inanılmaz eğlenceli. İnanılmaz insanın kendinden parçalar bulabileceği bir seri. Her karakterin bir özelliği sizde oluyor mutlaka. Çok renkli, şatafatlı bir yaşamları var gözükse de problemler hep benzer. Ayrıca, dostluk nedir çok güzel öğretiyor bana kalırsa. Gerçek dostluğun, yıllar geçse de kopmamanın güzelliğini izliyoruz ki benim en sevdiğim şey bu. Başlarına ne gelirse gelsin, kızlar birbirlerini hep destekliyor. Biri diğerinin desteklemediği bir şeyi bile yapsa, arkayı dönüp gidilmiyor. Tabi Sex&The City'den bahsedip, kıyafetlerden bahsetmemek olmaz! Bu dört kadının da en büyük ortak noktası ve ilgi alanı, moda. Hepsi modayı çok yakından takip ediyor. Ayakkabılara, kıyafetlere, çantalara tutkuyla bağlılar. Aç kalırlar ama yine de o marka çantayı alırlar, öyle diyeyim. :) Hepsi birbirinden şık, tarzları farklı olsa da hepsi yürürken ben buradayım diyor. Diziye göre filmde bu özellik daha ön planda tabi, maddi destek gereği olsa gerek.
Filmlerin yönetmeni, dizide de bir süre bulunan Michael Patrick King. Gayet iyi bir iş çıkarmış. Bence bekleneni veriyor filmler ve seyir zevkini sonuna kadar sunuyor. Çok eğlendiriyor, yer yer duygulandırıyor ve gözlerimizi bayram ettiriyor. Senaryo kısmında da katkıda bulunmuş ayrıca. Oyuncular birbirleriyle muhteşem bir uyum yakalamış! Tabi yılların getirdiği bir uyum bu. En dikkat çekeni ise; bence, hepsi gerçekten karakterlerine bürünmüş. Onları yaşıyor. Çok güzel ve gerçekçi yansıtmışlar, o dostluğu çok içten ve direkt olarak verebilmişler. Sarah Jessica Parker'ı zaten çok severim. Tarzını da çok beğenirim. Kendine yakın bir rolde oynamış diyebiliriz yani. Onu SJP yapan da bu seri oldu. Kim Cattrall, Samantha rolünde ef-sa-ne! Her mimiğinden Samantha akıyor kadının valla bayılarak izliyorum. :) Kristin Davis ve Cynthia Nixon da çok başarılılar, duygu geçişlerini çok iyi veriyorlar. Ve dört kadın da bence birbirinden güzel, çok alımlılar.

Chris North da tiyatro kökenli, yetenekli bir oyuncu. Baş erkek rolünü çok iyi götürüyor. Ayrıca bu seriden sonra The Good Wife'ta da onu izleyince, gerçekten yetenekli olduğunu anlıyor insan. Birini izlerken diğeri aklıma çok az geliyor. Diğer oyuncular da gayet ekiple uyumlu ve rollerinin altından kalkmışlar. Filmde kullanılan müzikler de çok güzel bence. Tam yerinde, o duyguları veren müzikler. Özellikle giriş müzikleri insanda heyecan ve mutluluk yaratıyor. Ayrıca, ben filmdeki o NY çekimlerine ba-yı-lı-yo-rum! Dizi de çok güzeldi elbette. Gerçekten New York'a aşık ederler insanı. Çok güzel görüntüler yakalıyor yönetmen. Şehrin tüm güzelliğini yansıtıyor ve karakterlerin bu şehre neden aşık olduğunu bizlere  gösteriyor adeta.
Yine ne konuştum. Ama ne yapayım? Çok sevdiğim bir şey konu olunca, susmak bilmiyorum. Kısacası, kadınlara ilaç bu filmler arkadaşlar! Mutsuz veya sıkılgan günlerinizde, ilaç niyetine bir doz alın bence. Ben ne zaman moralimi yükseltecek bir şeyler izlemek istesem, elimin gittiği film-dizilerden biri. O kadar kadın kadın dedim ama bence erkekler de gayet sıkılmadan izleyebilir. Sonuçta, filmde bolca kadın-erkek ilişkisi var. İçinde erkek de bulunuyor haliyle. Yaş olarak, bana kalırsa belli bir yaşı geçince izlemek çok daha iyi oluyor. Üniversiteden önce izlemekle sonra izlemek aynı etkiyi bırakmaz diye düşünüyorum. Siz de olgunlaştıkça, o karakterlerin yaşadıklarının içine daha iyi girebiliyorsunuz çünkü. Ondan sonra da izlemenin yaşı yok zaten!
Bu filmi veya diziyi izleyen var mı aranızda? Mutlaka vardır diye düşünüyorum, siz nasıl buldunuz? Sevmeyen çıkar mı merak ediyorum. İzlemeyenlere de mutlaka bir bakmalarını öneririm. Dizide de bölümler 20 dakika. Yani sıkmadan rahatça izletiyor kendini. Her akşam çerez niyetine 2-3 bölüm izlenebilir. Umarım bu upuzun yazıyı keyifle okumuşsunuzdur. Çekilişlere katılmayı ve beni sosyal medyadan da (snapchat'de de aktifim bu ara) takip etmeyi unutmayın. Yazıyı, iki film boyunca en sevdiğim sahne ile kapatıyorum. Bu şarkıya da, bu sahneye de, dört kadının bunu söyleyiş şekline de bayılıyorum. Dinlemeden geçmeyin bence. Kadın olmanın gücünü bir kez daha hissedeceksiniz. Sonraki yazıda görüşürüz! :)


2 yorum: