ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 19 / KİTAPLARIN SENFONİSİ (BÜŞRA)

11:00 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese yeni bir haftadan merhaba, günaydıııın! :) Yeni haftaya yepyeni bir röportaj ile başlayayım dedim. Yine paylaşmamıştım bir süredir, staj başladığından beri zaman daha az. Düzenlemek için vakit bulamıyorum soru olsun kişilerle iletişim olsun. Ama sona yaklaştığımı biliyorsunuz zaten, harika röportajlar gelecek. Bence beklemede kalın. Ayrıca bundan sonra kendimi daha da sıkıp mutlaka haftada en az 2 yazı girmeye çalışacağım. Kitap okuyamasam da şu sıra, eskiden okuyup yorumlamadığım tonla kitap var. Hem onları hem de farklı şeyleri yazarım diyorum. Neyse, giriş kısmını çok uzattım. Bugünkü konuğum, yine çok tatlı bir blogger. Rengarenk, çok şeker bir blogu var. Blog düzenini ayrıca çok beğeniyorum ben. Kitapların Senfonisi'nden Büşra'ya tekrar çok teşekkürler katıldığı için. Hadi başlayalım:
Öncelikle, röportaj teklifimi kabul ettiğin ve bu yazı dizisinde bulunduğun için teşekkürler! Biraz fazla soru sordum ama çoğu kısacık cevaplı olduğu için, sorun olmaz gibi geldi. Sorulara geçmeden, bize biraz kendinden bahseder misin? Kimdir, nasıl biridir bu bloğun sahibi?
Adım Büşra, Yalova’da yaşıyorum. Muhasebe bölümü mezunuyum ve şuan çalışıyorum.
Kitap okumak dışında, gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seviyorum. Hayatımın vazgeçilmezlerinden bir diğeri Call of Duty oyun serisidir. :D Akrep burcuyum, Beşiktaş’lıyım. Kitapsever sıradan bir insanım. :D

Sorular:

1) Klasik soruyla başlamazsam olmaz. Nereden esti bu blog açma fikri? 
Okuduğum kitapları bende yorumlama isteği uyandığından beri. :D

2) Hiç açtığına pişman olduğun ya da artık uğraşmak istemediğin için veya başka bir sebeple bırakma noktasına geldiğin oldu mu?
Hayır, olmadı ama eskisi gibi sık sık yorum giremiyorum maalesef.

3) Blogunu ilk açtığında, bu işin bu kadar büyüyeceğini ve bu kadar okuyucun olacağını tahmin ediyor muydun?
Aslına bakarsanız etmiyordum. Zaten böyle bir hedefim de olmadı hiç. Sadece içimdeki yazma isteğini bastırmak adına bir blog oluşturdum. :D

4) Blogun şu an istediğin noktada mı? Ve gelecek için düşündüğün bir şeyler var mı blogla ilgili?
Bence çok bile ileride. :D

5) İlk ne zaman “Tamam, ben emeklerimin karşılığını almaya başladım. Okunuyorum,” dedin?
Böyle bir düşüncem olmadı. :)

6) Yeni blog açmaya karar verenlere verebileceğin tavsiyeler neler olurdu? Şimdi olsa böyle yapmazdım dediğin mesela…
Şimdi olsa böyle yapmazdım dediğim bir şey yok ama tavsiyem düzen olurdu herhalde. Ben aşırı düzen hastası biriyimdir. Bunlar bu kategoride, şunlar şu kategoride dursun diye her şeyi ayırır belli bir düzen sağlarım. Karmaşık ve dağınık şeylerden pek hoşlanmıyorum. Bir yere girdiğimde aradığım şeyi rahatça bulabilmeliyim.

7) Neden Kitapların Senfonisi? Çok değişik bir isim aslında, kolay gelmez akla ama akılda kalıcı.
Öyle mi düşünüyorsun? Buna çok sevindim. :D Bilmiyorum aslında, günlerce blog ismi aradım durdum kendime. Sonra bir gün aklıma birden bu isim dank etti. Kitapların diliyle ya da anlatımıyla ilgili bir şeyler olsun derken sesi düşündüm sonrasında sese uygun olabilecek en iyi şey senfoni olurdu dedim. Bana göre sıradan bile. :D

8) Blogun bence çoook güzel! O arka fonun, teman falan çok hoşuma gidiyor. Nasıl karar verdin, sen mi yaptın?
Teşekkür ederim! ♥ Aslında hazır bir tema. Ben sadece üzerinde birkaç değişiklik yaptım. :D

9) Blogla ilgili aklında bir şey var mı yapmak istediğin?
Tek amacım yorum paylaşmaktı zaten. Onu da yapıyorum. :)

Biraz da kitap sorularına geçelim. 

Kitaplar ve okumak senin için ne anlam ifade ediyor?
"Güneş, dünya için ne anlama geliyorsa kitaplar da benim için aynı anlama gelir." demiş Earl Nightingale. Beni daha iyi ifade edebilecek bir cümle tanımıyorum. Kitapsız bir hayat düşünemiyorum bile. :D

10) Nasıl okumaya başladın? Ufak masalları ya da ilkokul dönemi hikayelerini değil tabi. Şu anki anlamdan bahsediyorum. Örnek aldığın biri mi oldu ya da kim teşvik etti? Ve “İşte ben bu kitaptan sonra kitap kurdu oldum.” Dediğin bir kitap var mı?
Var tabii. Aslında ben kitaplarla biraz geç tanıştım. Benim için büyük bir zaman kaybıydı kitaplardan öncesi. Alacakaranlık filmi çıktığı zamanlarda okulda bir arkadaşım onun kitabını okuyordu. Filmi de epey sevmiştim o zamanlar. Merak edip kitabı okumak istedim. İlk öyle başladım kitap okumaya. Sonrasında farklı kitaplar okuyarak devamını getirmedim ama. :D Fısıltı serisinin yeni çıktığı zamanlarda kitaplara ilgim vardı ama okumaya pek yanaşmıyordum. Konusu ilgimi çekmişti alıp okuduktan sonra “daha fazla kitap okumalıyım,” dedim. Fısıltı serisinden sonra kitap kurdu oldum diyebilirim. :D Bu yüzden Becca Fitzpatrick’i çok severim.

11) Bu da buradan bize okuyanlara bir mesaj olsun. Sence kitap okumak isteyen ama alışkanlığı olmayanlar veya sıkılanlar ne yapmalı? Nasıl bir şeyle başlamalılar?
Kesinlikle ağır anlatımlı kitaplarla başlamasınlar. :D Tarzına yönelik, dili ağır olmayan herhangi bir kitapla başlayabilirler. Devamının kesinlikle geleceğine inanıyorum.

12) 9.soruyu genel olarak ele alırsak, ülkemizde okur sayısının (ve her çeşit kitap okuma anlamında) artması için sence ne gibi şeyler yapılabilir? Herkese sorduğum sorular bunlar, umarım sıkılmamışsındır. 
Hayır sıkılmadım, aksine çok eğleniyorum. :D Öncelikle kitap fiyatlarının bu konuda olumsuz bir etkisi olduğunu düşünüyorum. 300-350 sayfalık bir kitabın 25-30 hatta 40 TL’ye satılması mantığını çözmüş değilim. Okumak isteyip ama sırf fiyatlar yüzünden sevdiği türlere bile yönelemeyen insanlar var. Ülkemizdeki okur kitlesinin büyük bir kısmını öğrencilerin kapladığı düşünülürse fiyatlar fazlasıyla absürd. Bunun dışında okumaya daha çok teşvik edebilecek etkinliklerin düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

13) Hayalindeki kitaplık?
Bu soruya bir resimle cevap vereyim: 
https://timenewsfeed.files.wordpress.com/2011/09/book.jpg?w=455

14) Başucu kitabın? Kitapların?
Hamlet – William Shakespeare

15) Bir kitaptan çok etkilendiysen ve etkisinden çıkamıyorsan, çıkmak için ne yaparsın?
Yeni bir kitaba başlarım. :D

16) Kitaplarda okuduğun karakterlerin yerine kendini koyuyor musun okurken?
Eğer yazar okuru kitabın içine çekebilecek şekilde yazmışsa mutlaka. Ama bazı kitaplar var ki kendimi bir türlü kitabın içine sokamıyor oluyorum. :(

17) En sevdiğin 3 yazar?
Becca Fitzpatrick
Colleen Hoover
Tahereh Mafi
Klasiklerden Shakespeare’ı da eklemek isterim. :D

18) Harry Potter’da en sevdiğin 3 büyü? (Herkesin bildiğini varsayıyorum tabi.) 
Avada Kedavra, Sectumsempra ve Expecto Patronum.

19) “En sevdiğin kitap?” gibi bir soru sormayacağım. Bu bizim gibi kitap bloggerları için eziyet. İşkencelerin en büyüğü! Ama en sevdiklerini sayar mısın diyeyim abartmadan? 
Ah, kesinlikle öyle… :D Benim listem;
Fısıltı – Becca Fitzpatrick
Bir Sır Saklı İçimde – Julie Berry
Umutsuz – Colleen Hoover
Bana Dokunma – Tahereh Mafi
Hamlet – William Shakespeare (Bunu da araya sıkıştırayım :D)

20) Okumaktan en keyif aldığın tür?
Dram ve distopik türleri.

21) Şu kitabı şu yazar yazsa keşke dediğin ya da nasıl olurdu dediğin kitaplar ve yazarlar var mı? Ateş Serisi’ni J.K.Rowling’in yazdığını düşünsene mesela. 
Aslında öyle dediğim bir kitap olmadı hiç. Her yazarın kendine has bir tarzı vardır. Yazmışsa yazmıştır, yazmamışsa diyecek bir şey yok. :D

22) “Keşke bu türü daha çok okuyabilseydim.” Dediğin bir tür var mı?
Dram türünü seviyorum ama bunu söylerken sonu aşırı kötü biten dramlardan bahsetmiyorum tabii ki. Öylesi okuru ne derece kötü etkiliyor biliyorsun. -_- Bu türde kitaplardan daha fazla okumak isterdim.

23) Kendine en yakın hissettiğin karakterler?
Nora Grey, Sky Davis ve Juliette Ferrars.

24) Peki ya en sevdiğin 3 karakter desem? Kadın-erkek ayrı sayabilirsin diyerek torpil geçiyorum.
Torpil için teşekkürler Asena! :D Ama ben bu 3 kadın yerine yine erkek karakter yazsam sorun olmaz ama değil mi? Olmaz dediğini duyar gibiyim. :P
Patch Cipriano (Fısıltı), Dean Holder (Umutsuz), Raphael (Meleklerin Kanı), Aaron Warner (Bana Dokunma), Archer Hale (Başka Dilde Aşk) ve Josh Bennett (Her Şey Bitti Derken).

25) Saçını başını yolmak istediğin, okurken sana cinnet geçirten karakterler?
Tatlı Bela sanırım. Abby’nin tavırları. :D Ah Travis’ime neler çektirdi neler… Gerçi dişli kız olması da bir yandan hoşuma gidiyordu. :D 

26) Sonunu elinde olsa kesinlikle değiştirmek istediğin kitaplar var mı? Varsa, neler?
Jojo Moyes’un Sende Önce Ben kitabı. Sonu hakkında bir şey yazarsam okumamış olanlar için spoiler olur. Sadece o kitabın sonunu değiştirmeyi isterdim diyeyim. -_-

27) Bir kitabı sana okutan en büyük etmen nedir? Çeviri mi, konu mu, karakter mi vs..?
Çoğunlukla kitaplarda ilgimi çeken ilk şey kapakları oluyor, konuyu da beğendiysem kesinlikle okurum.

28) Yarım bıraktığın kitap var mı?
Gena Showalter’ın Kördüğüm kitabı. İlk ve tek.

29) Keşke içinde olsaydım dediğin kitaplar-dünyalar?
Tahereh Mafi’nin Bana Dokunma serisi ya da Becca Fitzpatrick’in Fısıltı serisi olabilirdi. :D

30) Kitaplardaki erkek karakterlerini düşünerek “sana göre” mükemmel erkeği yarat desem, hangi karakterlerin hangi özelliklerini alırdın? Cevaplayan erkek ise, kızları yazacak tabi. 
Aaron Warner’ı kopyala-yapıştır yapabiliyor muyuz? :D

31) Şu ara çıkmasını en merakla beklediğin kitap?
Becca Fitzpatrick – Tehlikeli Yalanlar. Pegasus Yayınları yayın duyurusunu yaptı gerçi, bizi çok bekletmez umarım. 

32) En sevdiğin yayınevleri?
Pegasus Yayınları, Pena Yayınları ve Yabancı Yayınları.

33) Kitap fuarları hakkında ne düşünüyorsun? Neler farklı olabilir?
İnternette kitap satan siteler aracılık yapıyor, fuarlarda ise yayınevleri kendi kitaplarını kendileri satarken kitap fiyatlarının internetteki satış fiyatlarından fazla olması gibi komik bir gerçek var maalesef. Ben Yalova’da yaşıyorum, düzenlenen fuarlara gitmeyi istiyorum ama internette durum böyleyken, fuar o kadar cazip gelmiyor. Bunu daha cazip hale getirebilirler mesela.

34) Sence bir aşk kitabında olması gerekenler neler? Malum, günümüzde fazlaca örnek var.
Aşk kitabında illa olması gereken bir şey yok aklımda ama şu kız karakterlerin erkek karakterlere karşı gurursuz olması çok sinirime dokunuyor. Bu tarz kitaplarla karşılaştığımda kitabı parçalayasım geliyor. :( Erkek karakter, kıza demediğini yapmadığını bırakmıyor, kızın gururunu yerle bir ediyor ama kız ne yapıyor? Hiçbir şey olmamış gibi sürekli onun peşinde. Bu tarz kitapları okuyamıyorum ve günümüzde buna örnek verebileceğim çok kitap var. Sanırım, “Aşkta gurur olmaz,” deyimine tepki olarak doğmuşum.

35) Bir günde en fazla kaç sayfa okudun? Rekorun var mı? 
300 sanırım. Rekor yapmak gibi bir amacım olmadı hiç. :D Okuyabildiğim kadar okuyorum.

36) Blog turları hakkında ne düşünüyorsun?
Kitapları tanımamız, onlar hakkında daha detaylı bilgi edinmemiz için düzenlenmiş harika etkinlikler bence. Blog turlar sayesinde çok güzel kitaplarla tanıştım. Tabii bunlara bazı kötü kitaplar da dahil maalesef ki.

37) Ve tabi olmazsa olmaz soru! KCY nasıl oluştu? Sen nasıl dahil oldun? Nasıl gidiyor?
Bir gün blogumun Facebook sayfasına bir mesaj geldi, blog tur kurmak istediklerini ve tura beni de dahil etmek istediklerini söylediler. Ben de seve seve katılabileceğimi söyledim. Şuan için tur grubundan YGS sınavı dolayısıyla üç arkadaş çıkınca turda iki kişi kalmıştık. Yakın zamanda tura yeni üyeler dahil ederek ekibi tamamladık. Bir süredir tur yapmıyorduk ama geri dönüyoruz. :D

38) Tura dahil olmak hayatında neyi değiştirdi?
Yayınevleriyle daha samimi bir ortam oluşturduk. Kitaplar hakkında daha fazla ve hızlı haber alabiliyoruz. Onun dışında yeni bir sürü blogger dostlar edindim. Sonrasında bir sürü yazarla tanıştım. Daha ne olsun?

39) Bir de şunu sorayım. Yazarlarla söyleşi kısmı nereden esti? Devam edecek mi?
Aslında o, tur kapsamında gelişen bir etkinlik oldu. Devam ettirmeyi çok istiyordum ama öyle kaldı maalesef. Zamanımı bir türlü o kısma yettiremedim. Ama bir gün devam ettireceğim. :D

Kitaptan biraz uzaklaşıp, farklı konulara değinelim biraz da..

40) Uğurlu sayın?
Uğurlu sayım yok ama 3’ü severim.

41) İzlemekten en keyif aldığın film türü nedir ve favori filmlerin?
Aksiyon izlemeyi seviyorum. Sevginin Gücü, V for Vendetta ve Milyoner. 

42) En beğendiğin yerli-yabancı oyuncular? 
Yerli dizi ya da film pek izlemiyorum. Johnny Depp ve Jennifer Lawrence’ın oyunculuklarını çok beğeniyorum.

43) Yalova’da yaşamak sence nasıl bir şey?
En sevdiğim kısmı kalabalık olmaması. Sakin, küçük ve hoş bir yer. Ben Yalova’yı küçük cennet diye tanımlıyorum. Özetle, burayı seviyorum. :D

44) Favori tür ve şarkıcıların?
Çok fazla müzik dinleyen birisi değilimdir. Ama dinlediğimde de alternatif rock dinlemeyi seviyorum. Arctic Monkeys, 30 Seconds to Mars, Imagine Dragons gibi.

45) Hayatta asla dediğin bir şey var mıdır?
Asla asla demem. :D

46) Canın sıkkınsa ne yaparsın?
Canım sıkkınsa kitap okurum demeyeceğim, çünkü okuyamam. Okusam da okuduğumdan anlamam. :D Genelde yatağıma uzanır, canımı sıkan şeyi uzun uzadıya nasıl çözebileceğimi düşünürüm.

47) En sevdiğin yemekler? Yemek demedim bak, seçmek çok zor çünkü. 
Evet, teşekkürler Asena. :D Mantı, yaprak sarması ve pizza. :D

48) Sporla aran nasıl, takip ettiğin bir spor dalı varsa nedir? Hadi takımını da sorayım bu kadar sormuşken. 
Koşu yapmayı seviyorum ama bunu çok çok nadiren yapıyorum. Koşuyu sıklaştırmak istiyorum ama üşengeçlik gibi bir huyum var maalesef. Beşitaş’lıyım bu arada. :D

49) Fırsatın olsaydı hangi ülke ve şehirde yaşamak isterdin?
İngiltere, Londra.

50) Görmeyi en çok istediğin 5 yer?
İngiltere, Londra
ABD, New York
İsveç, Stockholm
Fransa, Monako
İspanya, Madrid

51) Hani derler ya, “Bir kitap hayatımı değiştirdi.” Senin hayatında değişikliğe neden olan bir kitap oldu mu? Belki de bir karakterden esinlenerek yaptığın bir şey?
Açıkçası hayatımı değiştiren kitap olmadı ama bakış açımı değiştiren birçok kitap oldu.

52) En sevdiğin renk?
Mavi.

53) Modayla aran nasıl? Giyinirken neye dikkat edersin?
Hiç anlamam. :D

54) Bu soru sadece kızlara yönelik: En sevdiğin ve olmazsa olmaz dediğin 3 makyaj malzemesi? Marka söylemek serbest! Önerilerinizi hepimiz duyalım. 
Göz kalemi, eyeliner ve rimel. :D Catherine Arley ürünlerini seviyorum.

55) En sevdiğin çizgi filmler neler? Hala izler misin? Ben bayılırım!
Sünger Bob ve Gumball. Rastladıkça izlerim tabii ki! :D

56) Hayat felsefen var mı, varsa nedir?
Vardır… Ama şuan aklıma gelmiyor. :D

57) Yurtdışına hiç çıktın mı? Çıktıysan, en beğendiğin yer neresi oldu?
Çıkmadım ama çıkmayı çok istiyorum. Yapılacaklar listemde.

58) Tanışma fırsatının olduğu 3 ünlü isim olsaydı bunlar kim olurdu? Yazar,sanatçı,oyuncu herkes dahil. 
Becca Fitzpatrick, Tahereh Mafi ve Jennifer Lawrence.

59) Değiştirelim soruyu, tanışıp sohbet etmek istediğin tarihi bir kişilik?
Şüphesiz Fatih Sultan Mehmet olurdu.

Şimdi sıra o mu bu mu sorularında. 

Çay mı kahve mi?
Çay.
Filmi çekilen kitapları önce okumak mı yoksa sonra okumak mı?
Önce okumak.
Hayat boyu müzik dinlememek mi kitap okumamak mı? Of, çok kazık oldu galiba. 
Nadiren müzik dinleyen birisi olarak kazık bir soru olmadı. :D Müzik dinlememek.
Melekler mi uzaylılar mı? 
Melekler.
Fantastik mi new adult mı?
Ama bu olmadı. :( Sanırım new adult diyeceğim.
Mavi mi pembe mi?
Mavi.
Rize mi Yalova mı?
Ama birisi memleketim, birisi doğum büyüdüğüm yer. Oldu mu şimdi? :D Bu soruya cevap vermeye yüreğim el vermez.
Kitap sihirbazı mı okuoku mu?
Kitap sihirbazı geçen yıla kadar çok güzel indirimler yapıyordu artık yapmıyor. Aslında okuoku da çok sık kullandığım bir alışveriş sitesi değil. C, kitap yurdu diyorum. Son kararım.
Grey mi Braden mı? Soru gibi soru. 
Grey. :D
Fısıltı Serisi mi Uyumsuz Serisi mi?
Fısıltı.
Tatlı mı tuzlu mu?
Tatlı.
Ev keyfi mi arkadaşlarla dışarıda eğlence mi?
Ev. :D
John Green mi Gayle Forman mı?
Bu soru beni düşündürdü. İkisi de kalemini çok sevdiğim yazarlar sayılmaz açıkçası. :D Ama yine de John Green diyorum.
Instagram mı Twitter mı?
Instagram.
Ortaokul mu lise mi?
Lise.
Koşu mu yürüyüş mü?
Yürüyüş.
Tris mi Katy mi?
Tris.
Saat mi kolye mi?
Saat.
Kurabiye mi pasta mı?
Kurabiye.

-Son olarak, bu aralar sorularına geldik. 

Bu aralar, en çok ne dinliyorsun?
30 Seconds to Mars.

Bu aralar, keşke daha çok yapsam dediğin bir şey var mı?
Bu aralar pek kitap okuyamıyorum, keşke daha çok okuyabilsem.

Bu aralar, izlediğin bir film var mı? Varsa, kısaca yorumun?
En son Son Cadı Avcısı filmini izledim. Basit bir kurguyla birlikte basit bir film olmuş ama yine de güzeldi.

Bu aralar, ne okuyorsun? Sormazsak olmaz tabi, yorumun?
Şuan Sonsuz Gökyüzünün Altında kitabını okuyorum. Başlarda kitabın içerisine giremedim ama şuan çok güzel gidiyor umarım böyle devam eder.

Bu aralar, en çok ne hissediyorsun?
Bu aralar çok mutluyum, Allah bozmasın. :D

Bu aralar, en çok gittiğin yer?
Bu aralar çok sıklıkla gittiğim bir yer yok.

Bu aralar, gerçek olmasını dilediğin bir karakter?
Bu aralar değil de çok uzun zamandır gerçek olmasını dilediğim karakter: Patch Cipriano. :D

Bu aralar sence havalar nasıl? 
Değişken ama güzel. :D

Son olarak, senin bloğunu neden takip etmeli sence insanlar? Seni diğerlerinden ayıran yön nedir? Ve söylemek istediğin ekstra bir şey var mı?
Beni diğerlerinden ayıran bir yön yok aslında. Sıradan bir insanım işte. :D Beni neden takip etmeli kısmına gelecek olursak, eğer okuduğumuz birkaç ortak kitabımız varsa ve aynı şeyleri düşünüyorsak blogumu takip etmeli ki ona daha çok fikirler verebileyim. :) Hatta bana blogumun ‘Hakkımda’ kısmından ulaşırsa kitaplar hakkında bol bol sohbet bile edebiliriz!

Çok teşekkür ederim tüm cevaplar ve katıldığın için.
Asıl ben teşekkür ederim. ♥

0 yorum:

Pazar Dinlemesi

16:15 orta boy popcorn 0 Comments

Bu hafta içi çok yorulmuştum, hafta sonu da bugün dışında evde değildim. O yüzden bugünü tamamen dinlenmeye ayırmıştım ve bu yazıyı unutmuşum açıkçası. Aklıma gelir gelmez de yazının başına oturdum, henüz daha çok geç değil diye düşünüyorum. :)

Umarım bu haftaki şarkıyı seversiniz, benim çok sevdiğim bir bölüm bu "Pazar Dinlemesi". Paylaşacağım şarkıyı da son günlerde çok sık dinliyorum. İçtiğim sudan daha çok dinlemişimdir diyeyim size, o derece! :) Adele'den bahsediyoruz, bayılırım hem sesine hem şarkılarına. Çok özlemişiz gerçekten. Yeni albümü de artık raflarda, gelmiş geçmiş en iyi açılış yapan albüm olacak sanırım! Siz de dinleyip ne düşündüğünüzü veya zaten biliyorsanız sevip-sevmediğinizi yazın lütfen. Tabi hala dinlemeyen kaldıysa. Ayrıca bu ara en sık dinlediğiniz şarkıları da paylaşırsanız çok sevinirim, yeni şarkılar keşfetmek en büyük hobim! :)

Herkese şimdiden süper bir hafta diliyorum, çabucak başlasın ve bitsin. Beni sosyal medyadan da takip etmeyi unutmayın. Facebook sayfam ve Instagram'da aktifim özellikle. Ayrıca snapchati de bu ara baya sever oldum, " asenagunkaya" adı ile beni bulabilirsiniz. Sonraki yazıda görüşürüz! :)

0 yorum:

Pazar Dinlemesi

16:26 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese selam! Umarım hepinizin hafta sonu çok güzel geçmiştir. Pazar gününüz nasıldı? Keşke her gün Pazar olsa! :(

Bu hafta yazıyı yayınlamakta biraz geciktim ama yine de paylaşmak istedim.
Seçtiğim şarkı; son dönemde en sık dinlediklerimden. Siz de severseniz, mutlaka yazın. Ben bu grubu çok seviyorum açıkçası. Kızların hepsi yetenekli, şarkılardaki harmoni çok güzel. Sesleri çok güzel. Daha fazla tanınmayı hak ediyorlar bence. Keyifli dinlemeler! Ayrıca beni sosyal medyadan da takip etmeyi unutmayın. Görüşmek üzere! :)

0 yorum:

Pazar Dinlemesi

12:06 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese güzel bir Pazar gününden merhaba! İzmir açık ve güzel bir hafta sonu geçiriyor. Umarım, sizin oralar da öyledir. "Pazar Dinlemesi" bölümünü çok severek yazıyordum ama nedense çook uzun bir süredir yazmadığımı fark ettim. O nedenle bu hafta bir geri dönüş yapmak istiyorum ve bundan sonra da aksatmamaya çalışacağım. 

Bugünkü şarkı; Pazar deyince akla gelen ilk şarkılardan biri! Benim de çok sevdiğim bir grup olan Maroon 5'ın "Sunday Morning"i. Şarkı gibi dinlendirici ve mutluluk dolu bir gün geçirin, herkese süper ötesi haftalar! :)

0 yorum:

THE MARTİAN (MARSLI) / FİLM YORUMU

22:06 orta boy popcorn 0 Comments

Bu yazıya nasıl başlasam diye düşünüyorum kaç saattir. Neden? Çünkü dün akşamki cümlelerin aynısını yazmak istemiyorum. Dün ne olduğunu bilmeyenlere; ben bol görselli uzunca bir yazı hazırladım. Tam yayınlayacakken kaydet dememe rağmen kaydetmedi ve sayfa yenilemem sonucu her şey gitti! Tüm yazım, emeğim boşa gitti. Ne yaptıysam geri getiremedim. Daha önce böyle bir şey olmamıştı. Çok ama çok üzüldüm ve daha çok da sinir oldum haliyle. O sinirle tekrar yazamadım çünkü bilgisayarı kırasım vardı, o derece. Neyse, malesef olan oldu. Bugün daha sakin bir kafayla yazmak istedim yazıyı. Dünkü kadar uzun olmayağı kesin, zaten ikinciye yazmak çok koyuyor ama yine de en iyi şekilde fikirlerimi belirtmeye çalışacağım tabi ki. Hadi başlayalım.

Resim ve başlıktan da anlaşılacağı üzere, bugün size "The Martian" filmini yorumlayacağım. Kitabını değil, filmini. Birkaç ay önce yaptığım kitabının yorumunu okumak isteyenler şuraya tıklasın. Filmi fragmanını izlediğimden beri merakla bekliyordum ama ne yazık ki baya geç izledim. Fırsat olmadı bir türlü. Neyse ki, vizyondan kalkmadan yetişebildim. Çünkü, bence sinemada izlenmesi gereken filmlerden biri Marslı. Yalnız iyi ki bu sefer uzatmayacaktım, daha girişi iki paragraf tuttu. Klasik ben! :) Filmi çok çok beğendiğimi söyleyerek ilk yorumu yapıyorum! Gelelim ayrıntılara..
Konusunu bilmeyenler için özet geçeyim. Nasa'nın Mars'a araştırma amaçlı yolladığı bir ekip var. Bu ekip uzaydaki yolculukları sırasında şiddetli bir fırtınaya yakalanıyor ve görev iptal oluyor. Tam fırtına esnasında aracın dışında olan Mark isimli botanist; fırtına sebebiyle savruluyor ve bir şeylere çarparak bayılıyor. Bu sırada ondan haber alamayan ekip, bir süre arasa da gelişen komplikasyonlar sonucu onun ölmüş olacağına inanıyor ve mecburen -kendileri de ölmemek için- oradan ayrılıyor. Bir süre sonra, Mark gözlerini bir açıyor. Mars'ta yapayalnız kaldığını fark ediyor ve daha sonrası bir dizi olay ve uğraş oluyor. Ekip tabi çok üzgün ama görevin tehlikesi de belli.

Film oldukça uzundu ama hiç sıkıcı değildi bence. Bir an bile sıkıldığımı hissetmedim. Aslında çok da olay olmamasına rağmen, gayet akıcı. Hatta bana kalırsa kitaptan bile akıcı. Ben tabi kitabı okuduğum için her şeyi biliyordum ama ufak tefek değişiklikler olmuş. Kitabı okumayıp izleyenler için daha da güzel bir seyir olmuştur. "Şimdi ne olacak?" demeleri olası film boyu. Mark Watney bir kere çok özgün bir karakter. Okuduğum en farklı karakterlerden. Biraz abartıa kaçılan tarafı olduğunu düşünsem de; başına gelenlerden sonra hala yılmaması, sürekli çözüm için uğraşması, o zekası, esprileri, komikliği ile çok ayrı bir yer edindi hafızamda. Zaten düz bir karakter olsaydı bu denli sevilmezdi film. Konu yeterince kasvetli ve sıkıcı bir film de ortaya çıkabilirdi. Film çok komikti, Mark'ın replikleri çok eğlenceliydi. Birçok yerde güldüm. Sadece Mark değil, diğer karakterler de eğlenceliydi gayet. Filmin geneli, temanın aksine pozitifti zaten. Bu da daha güzel yapmış bana göre.
Casta değinmezsem olmaz tabi ki. İnanılmaz uyumlu bir ekip bulmuşlar bence, şans bu kadarı da diyor insan. Gerçekten çok "gerçekçi" bir film olmuş oyuncuların uyumu sayesinde. Sanki hepsi gerçekten o işi yapıyormuş gibi, Mark'a gönülden bağlıymış, onun için çabalıyormuş gibiydi film boyu. Olayın daha da içine girmemizi sağlamış bu. Bazı sahnelerin etkileyiciliği artmış ayrıca. Gerçek bir arkadaşlık, gerçek bir ekip çalışması hissettim. Sanki bu olay gerçekten olmuş da Nasa Mark'ı kurtarmaya çalışıyormuş gibi. Bu düşüncelerimin aksine; Mars sahnelerini biraz daha gerçekçi yapabilirlerdi diyorum. Bazı yerlerde sanki yapaymış gibi geldi bana. O uzay atmosferini tam hissedemedim. Belki uzaydan daha çok görüntü olabilirdi. Sanki Dünya'da bir karanın üzerinde gibiydi Mark. Tabi çoğunlukla aracın içinde olduğu için de böyle düşünüyor olabilirim.

Cast demişken, oyunculara değinelim. Mark rolünde Matt Damon çok başarılı bence. Çok iyi uymuş role, o esprili eğlenceli karakteri de çok iyi yansıtmış. Interstellar'da yaptıklarını hatırlayınca, bu filmdeki karakteri ve başına gelenler çok ironik. :) Bilenler bilir. Diğer oyuncular da çok iyi uymuşlar rollerine. Jessica Chastain'i zaten çok severim, duyguları çok iyi yansıtmış. Kate Mara olsun Sebastian Stan olsun Jeff Daniels olsun hepsi gayet başarılıydı. Ama nedense benim en beğendiğim isim, Chiwetel Ejiofor oldu. Duyguları çok iyi yansıtmıştı bence, mimikleri falan daha bir gerçekçi geldi bana. Sean Bean de çok başarılıydı. Gayet sağlam bir kadro kurmuşlar film için.

Ayrıca, filmdeki en güzel şeylerden biri müziklerdi. Çok iyiydi hepsi. Hem çok sevdiğim şarkılardı hem de kullanım yerleri çok güzeldi. Bu tarz bilimkurgu filmlerinde müziklere pek önem verilmez genelde ama The Martian bunun aksinin daha güzel olduğuna en güzel kanıtlardan biri. Filmin yönetmeni; son dönemdeki işleriyle çok olumsuz eleştiri alan Ridley Scott. Bence baya kariyerine yeni bir sayfa açmış oldu bu filmle. Ben çok başarılı buldum. Çok yönlü bir film ortaya çıkarmış. Umarım, diğer filmleri de böyle olur. 

Filmin en beğendiğim yeri de, sonunda Mark'ın kurtulduğu an ve herkesin tepkisiydi. Çok hoşuma gitti. Dünya'nın her yerine kurulan o dev ekranlar, halkın o coşkusu, Nasa'nın kutlaması. Duygulandım bile. Çok sıcak bir sahne olmuş. Bu kısım spoiler olduğu için, okumak isteyenler fareyle cümleyi tarasın. Bu arada, film 3D ama neredeyse hiçbir şey yok buna dair. Bu duruma ne kadar sinir olduğumu biliyorsunuz. Boşuna göz yorulması ve para yani. Keşke hakkını verseler. Aklıma 3D sahne bile gelmiyor.

Kısacası, ben filmi çok beğendim ve herkese tavsiye ederim. Hala vizyondayken, kaçırmamalısınız. Belki bir Interstellar değil ama gerçekten iyi ve ondan eğlenceli diyebilirim. Bu yorumu da sağlamken yayınlayabilirsem, derin bir oh çekicem! :) Filmi izleyenlerin yorumlarını bekliyorum. Beni sosyal medyadan da takip etmeyi unutmayın. IMDB sayfasına gitmek isteyenler, tıklasın. Bu yılın en iyi ve başarılı filmlerinden biri oldu The Martian. Ayrıca, bana göre kitap uyarlamalarına da çok iyi bir örnek. İlk kez filmi daha çok beğendim diyorum belki de. Bunda kitaptaki binlerce bilimsel terimin olmaması ve akıcılığın artması da etkili tabi. Yani, izleyin. Sonraki yorumda görüşürüz! Herkese şimdiden iyi hafta sonları! :)

0 yorum: