THE MARTİAN (MARSLI) / FİLM YORUMU

22:06 orta boy popcorn 0 Comments

Bu yazıya nasıl başlasam diye düşünüyorum kaç saattir. Neden? Çünkü dün akşamki cümlelerin aynısını yazmak istemiyorum. Dün ne olduğunu bilmeyenlere; ben bol görselli uzunca bir yazı hazırladım. Tam yayınlayacakken kaydet dememe rağmen kaydetmedi ve sayfa yenilemem sonucu her şey gitti! Tüm yazım, emeğim boşa gitti. Ne yaptıysam geri getiremedim. Daha önce böyle bir şey olmamıştı. Çok ama çok üzüldüm ve daha çok da sinir oldum haliyle. O sinirle tekrar yazamadım çünkü bilgisayarı kırasım vardı, o derece. Neyse, malesef olan oldu. Bugün daha sakin bir kafayla yazmak istedim yazıyı. Dünkü kadar uzun olmayağı kesin, zaten ikinciye yazmak çok koyuyor ama yine de en iyi şekilde fikirlerimi belirtmeye çalışacağım tabi ki. Hadi başlayalım.

Resim ve başlıktan da anlaşılacağı üzere, bugün size "The Martian" filmini yorumlayacağım. Kitabını değil, filmini. Birkaç ay önce yaptığım kitabının yorumunu okumak isteyenler şuraya tıklasın. Filmi fragmanını izlediğimden beri merakla bekliyordum ama ne yazık ki baya geç izledim. Fırsat olmadı bir türlü. Neyse ki, vizyondan kalkmadan yetişebildim. Çünkü, bence sinemada izlenmesi gereken filmlerden biri Marslı. Yalnız iyi ki bu sefer uzatmayacaktım, daha girişi iki paragraf tuttu. Klasik ben! :) Filmi çok çok beğendiğimi söyleyerek ilk yorumu yapıyorum! Gelelim ayrıntılara..
Konusunu bilmeyenler için özet geçeyim. Nasa'nın Mars'a araştırma amaçlı yolladığı bir ekip var. Bu ekip uzaydaki yolculukları sırasında şiddetli bir fırtınaya yakalanıyor ve görev iptal oluyor. Tam fırtına esnasında aracın dışında olan Mark isimli botanist; fırtına sebebiyle savruluyor ve bir şeylere çarparak bayılıyor. Bu sırada ondan haber alamayan ekip, bir süre arasa da gelişen komplikasyonlar sonucu onun ölmüş olacağına inanıyor ve mecburen -kendileri de ölmemek için- oradan ayrılıyor. Bir süre sonra, Mark gözlerini bir açıyor. Mars'ta yapayalnız kaldığını fark ediyor ve daha sonrası bir dizi olay ve uğraş oluyor. Ekip tabi çok üzgün ama görevin tehlikesi de belli.

Film oldukça uzundu ama hiç sıkıcı değildi bence. Bir an bile sıkıldığımı hissetmedim. Aslında çok da olay olmamasına rağmen, gayet akıcı. Hatta bana kalırsa kitaptan bile akıcı. Ben tabi kitabı okuduğum için her şeyi biliyordum ama ufak tefek değişiklikler olmuş. Kitabı okumayıp izleyenler için daha da güzel bir seyir olmuştur. "Şimdi ne olacak?" demeleri olası film boyu. Mark Watney bir kere çok özgün bir karakter. Okuduğum en farklı karakterlerden. Biraz abartıa kaçılan tarafı olduğunu düşünsem de; başına gelenlerden sonra hala yılmaması, sürekli çözüm için uğraşması, o zekası, esprileri, komikliği ile çok ayrı bir yer edindi hafızamda. Zaten düz bir karakter olsaydı bu denli sevilmezdi film. Konu yeterince kasvetli ve sıkıcı bir film de ortaya çıkabilirdi. Film çok komikti, Mark'ın replikleri çok eğlenceliydi. Birçok yerde güldüm. Sadece Mark değil, diğer karakterler de eğlenceliydi gayet. Filmin geneli, temanın aksine pozitifti zaten. Bu da daha güzel yapmış bana göre.
Casta değinmezsem olmaz tabi ki. İnanılmaz uyumlu bir ekip bulmuşlar bence, şans bu kadarı da diyor insan. Gerçekten çok "gerçekçi" bir film olmuş oyuncuların uyumu sayesinde. Sanki hepsi gerçekten o işi yapıyormuş gibi, Mark'a gönülden bağlıymış, onun için çabalıyormuş gibiydi film boyu. Olayın daha da içine girmemizi sağlamış bu. Bazı sahnelerin etkileyiciliği artmış ayrıca. Gerçek bir arkadaşlık, gerçek bir ekip çalışması hissettim. Sanki bu olay gerçekten olmuş da Nasa Mark'ı kurtarmaya çalışıyormuş gibi. Bu düşüncelerimin aksine; Mars sahnelerini biraz daha gerçekçi yapabilirlerdi diyorum. Bazı yerlerde sanki yapaymış gibi geldi bana. O uzay atmosferini tam hissedemedim. Belki uzaydan daha çok görüntü olabilirdi. Sanki Dünya'da bir karanın üzerinde gibiydi Mark. Tabi çoğunlukla aracın içinde olduğu için de böyle düşünüyor olabilirim.

Cast demişken, oyunculara değinelim. Mark rolünde Matt Damon çok başarılı bence. Çok iyi uymuş role, o esprili eğlenceli karakteri de çok iyi yansıtmış. Interstellar'da yaptıklarını hatırlayınca, bu filmdeki karakteri ve başına gelenler çok ironik. :) Bilenler bilir. Diğer oyuncular da çok iyi uymuşlar rollerine. Jessica Chastain'i zaten çok severim, duyguları çok iyi yansıtmış. Kate Mara olsun Sebastian Stan olsun Jeff Daniels olsun hepsi gayet başarılıydı. Ama nedense benim en beğendiğim isim, Chiwetel Ejiofor oldu. Duyguları çok iyi yansıtmıştı bence, mimikleri falan daha bir gerçekçi geldi bana. Sean Bean de çok başarılıydı. Gayet sağlam bir kadro kurmuşlar film için.

Ayrıca, filmdeki en güzel şeylerden biri müziklerdi. Çok iyiydi hepsi. Hem çok sevdiğim şarkılardı hem de kullanım yerleri çok güzeldi. Bu tarz bilimkurgu filmlerinde müziklere pek önem verilmez genelde ama The Martian bunun aksinin daha güzel olduğuna en güzel kanıtlardan biri. Filmin yönetmeni; son dönemdeki işleriyle çok olumsuz eleştiri alan Ridley Scott. Bence baya kariyerine yeni bir sayfa açmış oldu bu filmle. Ben çok başarılı buldum. Çok yönlü bir film ortaya çıkarmış. Umarım, diğer filmleri de böyle olur. 

Filmin en beğendiğim yeri de, sonunda Mark'ın kurtulduğu an ve herkesin tepkisiydi. Çok hoşuma gitti. Dünya'nın her yerine kurulan o dev ekranlar, halkın o coşkusu, Nasa'nın kutlaması. Duygulandım bile. Çok sıcak bir sahne olmuş. Bu kısım spoiler olduğu için, okumak isteyenler fareyle cümleyi tarasın. Bu arada, film 3D ama neredeyse hiçbir şey yok buna dair. Bu duruma ne kadar sinir olduğumu biliyorsunuz. Boşuna göz yorulması ve para yani. Keşke hakkını verseler. Aklıma 3D sahne bile gelmiyor.

Kısacası, ben filmi çok beğendim ve herkese tavsiye ederim. Hala vizyondayken, kaçırmamalısınız. Belki bir Interstellar değil ama gerçekten iyi ve ondan eğlenceli diyebilirim. Bu yorumu da sağlamken yayınlayabilirsem, derin bir oh çekicem! :) Filmi izleyenlerin yorumlarını bekliyorum. Beni sosyal medyadan da takip etmeyi unutmayın. IMDB sayfasına gitmek isteyenler, tıklasın. Bu yılın en iyi ve başarılı filmlerinden biri oldu The Martian. Ayrıca, bana göre kitap uyarlamalarına da çok iyi bir örnek. İlk kez filmi daha çok beğendim diyorum belki de. Bunda kitaptaki binlerce bilimsel terimin olmaması ve akıcılığın artması da etkili tabi. Yani, izleyin. Sonraki yorumda görüşürüz! Herkese şimdiden iyi hafta sonları! :)

0 yorum: