Pazar Dinlemesi

12:36 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese iyi Pazarlar! "Pazar Dinlemesi" yazısı kısa olduğu için, yazabildim. Sınavlarım iki gün sonra bitiyor, sonra iş çok yine ama en azından bloga dönebileceğim! Bu hafta için, yine çok sevdiğim ve enerjimizi yükseltecek bir şarkı paylaşıyorum. Yeni bir şarkı değil ama dinlemekten hala bıkmadığım bir şarkı. Rita Ora'yı da severim.Hepinize keyifli dinlemeler, haftanız çok güzel geçsin! :)

0 yorum:

CINDERELLA / FİLM YORUMU

15:05 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese merhaba tekrar. Şimdiden söylemek istiyorum, haftaya sınavlarım başlıyor ve bu benim için ölüm haftaları gibi bir şey! Değil bloga yazı girmek, bilgisayar bile açamıyorum o sürelerde. Ama yine de, elimden geldiğince bir şeyler paylaşmaya çalışacağım. Bu haftadan 2-3 yazı biriktirebilirsem, iyi olur. En kötü röportaj yazılarına devam ederim. :) "Neden yazı gelmiyor?" diyen olursa, şimdiden cevabım olsun bu da. :) Bugün; geçtiğimiz hafta sonu izlediğim "Cinderella"yı yazıyorum. Haberini okuduğumdan beri merak ettiğim bir filmdi zaten. Çok anlatacak bir şey olmadığı için, uzun bir yorum olmayacak ama söyleyeyim.

Masallara bayılıyorum, artık beni takip eden herkes biliyordur. Nerede masal, orada ben! Hayata daha umutlu bakmamı, yüzümün gülmesini sağlıyorlar. Cinderella'ya da bu sebeple gittim. Artık konuyu bilmeyen tek bir kişi yoktur yeryüzünde. Hiç anlatmıyorum o yüzden. Film, masalın direkt olarak aynısı zaten. Hiçbir değişiklik, ekleme-çıkarma yok. Bu belki bazılarının hoşuna gitmemiştir ama bence kötü olmamış. Böyle bir masalda en fazla ne kadar değişiklik yapabilirsin zaten? Ne olacağını evet hep biliyoruz, bir sürpriz veya şaşırtmaca yok ama yine de olaylar çok güzel bir bütünlük içinde verildiği için bir an olsun sıkılmadım. Gayet gerçekçi bir dünya yaratılmış bir kere. Masal olmasına rağmen, "Fairy Godmother" gelene dek büyülü bir şey yok. Dekorlar, görsellik gayet güzel. Özellikle kostümleri çok beğendim. Abartıya kaçmamaları iyi olmuş.
Yönetmen, Kenneth Branagh. Thor'un ilk filminin de yönetmeni aynı zamanda. Keza, Jack Ryan başka bir yönettiği film. Yönetmenlik dışında, uzun bir oyunculuk kariyeri var. Ben başarılı buldum. Bu kadar bilinen bir şeyi filme aktarmak da riskli bir iş ve altından iyi kalktığını düşünüyorum. Oyuncuların hepsi gayet iyiydi rollerinde. Herkes iyi iş çıkarmış. Yıldızımız tabi ki üvey anne rolündeki "Cate Blanchett" idi. Mimikleri süperdi! Ama Cinderella rolündeki Lily James de gayet güzel bir iş ortaya koymuş, o iyiliksever ve gülümseyen kızı iyi yansıtmış. Fizik olarak da role uymuş bence. Diğer bir bayıldığım isim ise; peri anne rolündeki Helena Bonham Carter. Kısa ama çok güzel bir yeri var filmde, her zamanki gibi harika. Bu kadına bayılıyorum tam anlamıyla! :) Prens rolündeki Richard Madden de role uymuş. Çoğumuz, onu Game of Thrones'tan tanıyor zaten. Üvey kızkardeşlerin iticiliği tam yerindeydi! :)

Filmde en sevdiğim sahne, balodaki dans sahnesiydi. Çok çok çok güzel bir sahne olmuş. Oyuncular belli ki çok çalışmış ve harika bir sahne çıkmış ortaya. Zevkle izledim, çok estetikti. Onun dışında Cinderella'nın farelerle olan eğlenceli konuşmaları çok keyifliydi. :) Ayrıca, filmin başında gösterilen aile ortamını da çok sevdim. Cinderella'nın çok iyi bir ailesi varmış gerçekten diyebiliyorsunuz, o sıcaklığı vermişler. Ne olacağını bildiğimiz için, "Ne olacak şimdi?" den çok "Bu sahneyi nasıl yapmışlar acaba?" dedim ve bundan da hiç rahatsızlık duymadım. Bu arada; balo öncesi peri annenin arabayı yaptığı sahne harikaydı! Çok komikti, kahkaha attım. O hayvanların değişimleri aşırı eğlenceli olmuş. :)
Sonuç olarak; bilindik bir konu olsa da hiç sıkmadan izlettirdi film kendini. Ben bu tarz büyülü, masallı filmleri çok sevdiğimden de olabilir. Ama ekip iyi bir iş çıkarmış bence. Gereksiz bir sahne, rolüne uymayan bir oyuncu veya yapay duran bir kısım yoktu. Her şey yerli yerindeydi. Böyle bir filmden ne beklenirse, karşılığını veriyor yani. Film boyunca içim sıcacık oldu, yüzüm hep güldü. Bittiğinde, her şeyi daha pozitif görüyordum. Filmin IMDB sayfasına gitmek isteyenler, tıklasın. Herkese tavsiye ederim. Çocuk filmi hiç ama hiç değil bir kere, gayet her yaştan insan izleyebilir. Konu bilindik diye sıkıcı olmamış. Çok keyifli bir iki saat geçirirsiniz. İzlediyseniz, yorumlarınızı bekliyorum. Son olarak da; bu tarz masal uyarlamaları daha çok yapılsın diyorum. :)

0 yorum:

ORTA BOY POPCORN'LA RÖPORTAJLAR 13 / AGNES WOOD (ESRA)

21:01 orta boy popcorn 0 Comments

Evet, yepyeni bir röportaj geldi! Araları belirli değil, boş olduğumda koyuyorum genelde. Umarım, bu sorun olmuyordur. Havalar berbat değil mi ayrıca? 6 NİSAN OLDU YAHU! Pes diyorum ki İzmir burası! Kapalı havadan, rüzgar ve yağmurdan bıktım artık. Neyse, konumuza dönelim. :) 13.röportajdaki konuğum; "Agnes-Wood" blogundan Esra. Çok tatlı, sıcakkanlı biri ve hemen geri döndü bana da. :) Cevapları da çok içten olmuş, tekrar teşekkür ederim buradan. Bloguna mutlaka göz atın! Röportaj hakkındaki yorumları da bekliyorum. Sonraki yazıda görüşürüüüüüzz! :)

Başlıyoruz, keyifli okumalar:
Öncelikle, röportaj teklifimi kabul ettiğin için çok teşekkürler canım. Harika sonuçlar ortaya çıktı bu işten, çok seviniyorum. Sorular az değil biliyorum ama çoğunun cevabı kısacık.
Sorulara geçmeden, bize biraz kendinden bahseder misin? Kimdir, nasıl biridir bu blogger?

Önce seni tekrar tebrik ederim. Bloggerlara göre soru hazırlamak çok zor olsa gerek. Ben şahsen çok heyecanlıyım, çünkü ilk röportajım . Lise son sınıf öğrencisi, üniversite sınavı yüzünden bu aralar hayattan bezmiş bir şekilde takılıyor. Kendimi bildim bileli kitap okurum. Yaşamımı sürdürebilmek için temel ihtiyaçlarımdan biri haline geldi. Blogum konusunda tek söyleyebileceğim, benim bebeğim.

Sorular:

1) Klasik soruyla başlıyorum, nereden geldi bu blog açma fikri?

Iki yıl önceydi sanırım. Dex Türkiye'ye Lissa Price getirmişti. Dream You dergisi Facebook sayfasında bir yarışma düzenlemişti yazarla tanışmak için. Bende o şanslı katılımcılardan biriydim. O gün aynı zamanda internetten konuştuğum blogger arkadaşlarımlada tanışmış oldum ki çoğunu tanıyorsunuz. O zaman kararımı vermiştim.

2) Hiç açtığına pişman olduğun ya da artık uğraşmak istemediğin için veya başka bir sebeple bırakma noktasına geldiğin oldu mu?

Hayır, olmadı.

3) Blogunu ilk açtığında, bu kadar okunacağını tahmin ediyor muydun?

Açıkçası etmiyordum. Tabi bu kadar derken çok okunuyor benim için uygun bir ifade olmaz. Hala kendi halinde takılan bir blogger'm ama tıklanma oranım benim için bir başarı.

4) Hangi yazıyı gireceğini nasıl belirliyorsun, konu yoksa ne yaparsın?

O an ki moduma bağlı. Konu olmaması gibi bir sıkıntıyla karşılaşmadım şu ana kadar.

5) Kitap bloggerları hakkında ne düşünüyorsun? Yeterli mi?

Yeterliden çok nitelikli mi sorusu daha önemli bence. Elbette amaç farklı görüşleri okumak ama yorumuda hakkını vererek yapmak gerekir, baştan savma değil.

6) Neden “Agnes Wood”? Açıkçası ilk kez sende gördüğüm, çok değişik bir blog ismi. Akılda da kolay kalmıyor. Neden bunu seçtin?

Hmm...aslında bu arkadaşım denizle aramızda bir sırdı ama yakın zamanda bir kaç arkadaşıma söylediğim için burada da söyleyebilirim. Alacakaranlığın ilk çıktığı zamanı ve sonrasındaki dönemi hatırlıyorsundur. Bende fanlardan biriydim. Seriyle beraber fantastik türde kitaplara (özellikle vampirleri konu alanlara) sardım diyebilirim. Bir gün Deniz bir siteden vampir ismimize bakmış, benimki Agnes Wood'du (evet gülebilirsiniz :D). Blog açacağım zaman isim konusunda ciddi bir kararsızlık yaşadım. Orijinal bir şey olsun istiyordum, içinde kitap kelimesinin geçmediği türde. Sonra aklıma bu geldi. Takma ad gibi düşündüm ve bunu seçtim.

7) Bloga en fazla ne kadar yazı girmedin? Yazacak şey bulamıyorsan ne yaparsın?

Iki ya da üç ay sanırım. Yedekte mutlaka paylaşacağım bir Yazım olur.

8) Blog tasarımın hayli ilginç.. Çoğu bloğa göre daha sade bir tasarımı var. Bu senin tercihin miydi? Ama kesinlikle kullanışlı!

Biraz mecburi bir tercih. Tanıyabileceğiniz en üşengeç insanlardan biriyim sanırım  . Tasarımın sade olması bu yüzden. Bir de tasarım işinden çok anlamamam. Umarım yakında bir değişiklik göreceksiniz.

9) Blog turlar hakkında ne düşünüyorsun? Bir parçası olmak ister miydin?

Bloggerlar için en eğlenceli aktivitelerden biri bence. Özellikle diğer turlardan farklı yaptığınız şeylerde varsa. Bir parçası olmak ister miydim... Bununla ilgili bir kaç planım var, yazı bekliyorum .

10) Hadi en beğendiğin blog turu da sorayım? Diğerleri alınmasın lütfen!

Ütopik Kızların Günlüğü ile Kitap Oburları kapışıyor  .

11) Çevrende kimler bloğundan haberdar? Ailen, akrabaların, arkadaşların biliyor mu?

Çoğu biliyor. Hatta yazı girmeden önce ya da girdikten sonra tanıtımını yapmadan önce onlara okuturum arada nasıl olmuş diye.

12) Bannerın kırmızı. En sevdiğin renk mi?

Evet! Kırmızıya bayılırım .

13) Keşke zamanım olsa da, bloğa şu konuda daha çok şey yazabilsem dediğin şeyler neler?

Köşe Yazıları, konu serbest. Ve kitap yorumları. Yıl içinde yazdığımdan daha fazla okuyorum ama başınızda üniversite sınavı gibi bir dert varsa blogla ilgilenmek zor oluyor.

Biraz da kitaplarla ilgili sorulara geçelim.

14) Kitap senin için ne demek? Okumak ne anlam ifade ediyor sana?

Kitap benim için içtiğim su gibi. Okumadan durduğumu düşünemiyorum. Kitap yoksa internetten hikaye okur yinede bir şey okurum.

15) Nasıl bu seviyede okumaya başladın? Örnek aldığın biri mi oldu ya da kim teşvik etti? Ve “İşte ben bu kitaptan sonra kitap kurdu oldum.” Dediğin bir kitap var mı?

5.sınıfta başladım. Arkadaşlarım etkiledi daha çok. Evet, kesinlikle var! Ipek Ongun'un Bir Genç Kızın Gizli Defteri kitabından sonra kitap kurdu oldum.

16) Sence kitap okumak isteyen ama alışkanlığı olmayanlar veya sıkılanlar ne yapmalı? Nasıl bir şeyle başlamalılar?

Her türde kitabı denesinler, elbet biri ilgilerini çekecek.

17) 9.soruyu genel olarak ele alırsak, ülkemizde okur sayısının (ve her çeşit kitap okuma anlamında) artması için sence ne gibi şeyler yapılabilir? Başbakan olsan ne yapardın gibi bir soru oldu bu da ama neyse. Tipik sorular, üzgünüm..

Teşvik çok önemli. Ve kişilere sevecekleri türde Kitapları okutmak. Önce seveceği türde Kitapları okursa, okuma alışkanlığı kazanır ve diğer türleride deneyebilir.

18) Hayalindeki kitaplık?

Bir odanın baştan sona rafla kaplı olması.

19) Başucu kitabın? Kitapların?

Başucu kitabım yok.

20) En sevdiğin 3 yazar?

Laurell K. Hamilton , Judith Mcnaught , Jamie McGuire

21) En sevdiğin türler? Seninle tarzlarımız benziyor aslında, ben de birçok türü okurum.

Günümüz ve Tarihi Romanslar, paranormal, polisiye.

22) Klasikler hakkında ne düşünüyorsun? Okudukların içinde en sevdiklerin?

Herkesin en azından bir kaç tanesini okuması gerektiğini düşünüyorum. Edebiyatımızın temel taşları onlar. Franz Kafka'nın Dönüşüm kitabını çok sevmiştim ve Charlotte Bronte' un Jane Eyre'si.

23) Harry Potter’da en sevdiğin 3 büyü? (Herkesin bildiğini varsayıyorum tabi.)

Avada Kedavra, Expelliarmus, Zihnefendet

24) “En sevdiğin kitap?” gibi bir soru sormayacağım. Bu bizim gibi kitap bloggerları için çok zor malum. Ama en sevdiklerini sayar mısın lütfen?

Ama yine zor oldu :)). Alacakaranlık, Suçlu Zevkler, Içinde Aşk Saklı, Gelin, Yalnız Kartal, Grinin Elli Tonu, Bir Genç Kızın Gizli Defteri, Narnia Günlükleri, Şimşek Hırsızı.

25) Şu kitabı şu yazar yazsa keşke dediğin ya da nasıl olurdu dediğin kitaplar ve yazarlar var mı? Ateş Serisi’ni J.K.Rowling’in yazmış olması mesela.

Diana Gabaldon'ın Yabancı kitabını George R. R. Martin Yazmış olsaydı nasıl olurdu diye düşünmüştüm.

26) Kendine en yakın hissettiğin karakterler?

Anita Blake

27) Peki ya en sevdiğin 3 karakter desem? Kadın-erkek ayrı sayabilirsin.

Kadın-erkek ayrı yazsam daha iyi olur . Jean-Claude, Clayton Westmoreland, Christian Grey. Anita Blake, Ilkim (Dikkat Aşk Çıkabilir'deki), Whitney Westmoreland

28) Okuduğun kitaplara göre mükemmel erkeği yarat desem, hangi karakterlerin hangi özelliklerini birleştirirdin?

Christian Grey'in yüzü, Travis Maddox'un vücudu, Gideon Cross'un sahipleniciliği, Clayton Westmoreland'ın aşkı.

29) Saçını başını yolmak istediğin, okurken sana cinnet geçirten karakterler?

Seni Sevmek Istemedim kitabından Pınar, Anita Blake Serisinden Richard, Vampir Günlüklerinden Elena ilk aklıma gelenlerden.

30) Sonunu elinde olsa kesinlikle değiştirmek istediğin kitaplar var mı? Varsa, neler?

Yandaş!

31) Bir kitabı sana okutan en büyük etmen nedir?

Arka kapak yazısı.

32) Yarım bıraktığın kitap var mı?

Evet. Fatih Murat Arsal'ın Seni Sevmek İstemedim, Marie Lu Efsane, John Green Alaska'nın Peşinde.

33) Şu karakter şu kitapta olsaydı harika olurdu dediğin bir durum var mı? Mesela, Barrons’un Providence Dünyası’nda olması gibi. Çok mu uçtum yoksa?

Biraz . Hmm, hayır yok. Karakterler yerlerinde iyi.

34) Ailen veya arkadaşlarından (bloggerlar hariç) okuduğun kitabı tartıştığın ve birbirinize kitap önerdiğiniz birileri var mı?

Evet, birden fazla var.

35) Keşke içinde olsaydım dediğin kitaplar-dünyalar?

Anita Blake Serisi

36) Şu ara çıkmasını en merakla beklediğin kitap? (Tabi bu röportaj yayınlanana kadar, kitap çoktan çıktı.)

Monster in His Eyes

37) En sevdiğin yayınevleri?

Yabancı Yayınları, Jbc Yayıncılık.

38) Şöyle de değişik bir soru sorayım. Sen bir yayınevi kursan, ne tür kitaplar basardın ve çalışanları neye göre belirlerdin? Hadi adını da sorayım.

Romans türü kesin ağırlıkta olurdu. Çalışanlarıda kitap kurtlarından seçerdim. Adı konusunda bir fikrim yok ama.

39) Kitap fuarları hakkında ne düşünüyorsun? Bunu herkese sordum ama gerçekten ben de bayıldığım için, sizlerin de düşüncelerini merak ediyorum. Sen de kaçırmamaya çalışıyorsun.

Kesinlikle. Bir kitap kurdu için yılın etkinliği! Muhteşem bir atmosfer. Fuarda olduğum vakitler kendi cennetimdeyim sanki.

40) Bu sene Tüyap’taydın. En güzel anın desem?

Tess ile tanışmam sanırım. Yorucu ama değerli dakikalardı.

41) Wattpad hikayeleri hakkında ne düşünüyorsun, takip ediyor musun?

Onları okumaya bayılıyorum. Okuduğum bir çok hikaye şu an kitap olarak basılmış durumda. Bir tarafıyla iyi hissettiriyor.

42) Yazıyor musun? İleride kitap çıkarmak sence nasıl olurdu?

Şu an hayır. Daha önce denemelerim oldu. Eğer orijinal bir konu bulmuşsam elbette güzel olurdu.

43) Diyelim ki, hiç tarzın olmayan bir konuda bir kitap var. Konusu hiç senlik değil ama gel gör ki en sevdiğin yazar yazmış. Yine de okur musun?

Evet, okurum.

Kitaptan biraz uzaklaşıp, farklı konulara değinelim biraz da..

44) İzlemekten en keyif aldığın film türü nedir ve favori filmlerin?

Aşk. Bu ara favori filmimi söyleyeyim. Yıldızlararası.

45) En beğendiğin yerli-yabancı oyuncular?

Tuba Büyüküstün, Bradley Cooper, Jennifer Lawrence ilk aklıma gelenlerden.

46) Favori müzik türü ve şarkıcıların desem peki?

R&B. Hmm Rihanna, Katy Perry, Adele Maroon 5.

47) Kardeşin var mı? Varsa aranız nasıl?

Ne yazık ki kardeşim yok.

48) Kitaptan uyarlanan filmler arasında en beğendiklerin ve sence en kötüleri?

En beğendiklerim şu an için Aynı Yıldızın Altında, Uyumsuz, Alaycı Kuş, Narnia Günlüklerinin üç filmi de ama yakında Grinin Elli Tonuda eklenecek gibi gözüküyor. Bence en Kötüleri, Canavarlar Denizi ve Ateşi Yakalamak'tı.

49) En sevdiğin yemekler? Yemek demedim bak, seçmek çok zor çünkü.

Gerçekten zor. Pas desem  ?

50) Çok değişik bir soru geldi bak aklıma. Neden wordpress değil de blogger?

Nedense daha kolay geldi ama şu an açsam wordpress'ten açardım.

51) Hangi takımlısın, takip ettiğin ve yaptığın bir spor dalı var mı?

Fenerbahçeliyim ama fanatik değil. Takip ettiğim veya yaptığım bir spor dalı da yok. Asosyalliğin dibi anlayacağınız .

52) Fırsatın olsaydı hangi ülke ve şehirde yaşamak isterdin? Yoksa ben böyle iyiyim mi diyorsun?

İngiltere'nin Londra şehrinde yaşamak isterdim.

53) Gitmeyi en çok istediğin 5 yer?

İngiltere, İskoçya, Mısır, Fransa, İspanya

54) Uğurlu sayın var mı? Varsa kaç?

Evet, 5.

55) Bu soru sadece kızlara yönelik : En sevdiğin ve olmazsa olmaz dediğin 3 makyaj malzemesi? Marka söylemek serbest! Önerilerinizi hepimiz duyalım.

Kırmızı Ruj, Göz Kalemi ve Maskara.

56) En sevdiğin çizgi filmler neler?

En Sevdiğim çizgi film yok  .

57) Günümüzde yerli yazarlar iyice arttı. Türler benzese de, hepsinin kendi tarzı var tabi. Senin en beğendiklerin kimler?

Işıl Parlakyıldız, Nehir Erdem, Asu De en sevdiklerimden.

58) Yurtdışına hiç çıktın mı? Çıktıysan, en beğendiğin yer neresi oldu?

Ne yazık ki çıkmadım.

59) Tanışma fırsatının olduğu 2 ünlü isim olsaydı bunlar kim olurdu? Yazar,sanatçı,oyuncu herkes dahil.

Jamie Dornan, E. L. James'i

60) Sohbet etmek istediğin 2 tarihi kişilik?

Martin Luther King, Sokrates

61) Üniversite sınavlarına hazırlandığını biliyorum. Öncelikle kocaman başarılar! Hedefin-isteğin ne? Ve sınav dönemi, okumanı ne derece etkiledi?

Çoook teşekkür ederim . Uluslararası Ilişkiler bölümünü istiyorum. Çok etkiledi desem yanlış bir ifade olabilir, çünkü sınava rağmen baya kitap okudum ama marttan sonra mecbur uzaklaşacağım sanırım.

62) Burcun nedir ve özelliklerini sence taşıyor musun?

Başak burcuyum ve evet özelliklerini taşırım.

63) Eğer elinde olsaydı, hangi dönemde nerede yaşamak isterdin?

1400-1500'lerde İngiltere'de.

64) Bir kitabın kaç sayfa olduğu senin için önemli mi?

Hayır, önemli değil.

65) Peki ya kapağı? En beğendiğin kapaklar?

Işte o olmazsa olmaz. Tatlı Sır, Cadı Avı, Keşke Senden Nefret Edebilseydim, Aynı Yıldızın Altında, Alaska'nın Peşinde, Efsane, Demir Kral, Grinin Elli Tonu, Alacakaranlık...

66) İzleyip bize de tavsiye edebileceğin yabancı diziler var mı? Baya takip ediyorsun bildiğim kadarıyla, ben de öneri arıyordum.

Gotham, The Flash, Arrow, Outlander, Game of Thrones önerilerimden.

Geçiyorum seçme sorularına.

Çay mı kahve mi?

Kahve.

Erotic romance mı historical romance mı?

Erotik Romans

Müzik dinleyerek okumak mı dinlemeden okumak mı?

Kesinlikle dinlemeden okumak.

Yağmur mu kar mı?

Kar. Yağmurdan nefret ederim.

Örgü mü at kuyruğu mu?

Örgü

Tatlı mı tuzlu mu?

Tatlı

Pabucumun Ajanı mı Dikkat Aşk Çıkabilir mi?

Dikkat Aşk Çıkabilir

Korku mu gerilim mi?

Gerilim

Asansörde kalmak mı karanlıkta kalmak mı?

Karanlıkta kalmak.

Gabriel Emerson mu Connor Black mı? (Çok zor oldu ya, valla ben bile ne yaptım dedim )

Bencede Asena, en çok zorlandığım sorulardan biri oldu! Connor Black olsun.

Melez olmak mı Tanrı olmak mı?

Tanrı olmak.

Dex mi Pegasus mu?

Pegasus

Ciltli kitap mı ciltsiz kitap mı?

Ciltli kitap.

İlkokul mu ortaokul mu?

Ilkokul

Cindrella mı Pamuk Prenses mi?

Cindrella

Aşk acısı çekmek mi hiç aşık olmamak mı?

Aşk acısı çekmek

Daemon mu Warner mı? ( Valla Daemon canımız ciğerimiz ama Warner’ı da kalbimden söküp atamam ki ben! )

Ben Warner'ı pek sevmemiştim o Yüzden cevabım kesinlikle Daemon.

Uyumsuz mu Efsane mi?

Uyumsuz

Evde yalnız olmak mı ailenle olmak mı?

Evde yalnız olmak.

Sarah Jio mu Kristin Hannah mı? (Kazık soru buna denir!)

Yok ya, bence o kadar değil . Kristin Hannah tabiki.

Judith mi Julia Quinn mi?

Judith McNaught

Şimdi de, aralar sorularına geldik.

Bu aralar, en çok ne dinliyorsun?

Love Me Like You Do - Ellie Goulding

Bu aralar, izlediğin bir film var mı? Varsa, kısaca yorumun?

İki gün önce Galaksinin Koruyucularını izledim ve beğendiğimi belirtmeliyim. Yenilmezler Ultron Çağı'ndan önce eğlenceli bir ara film olmuş.

Bu aralar, ne okuyorsun? Yorumun?

Film yaklaştığı için Grinin Elli Tonu'nu yeniden okuyorum. Seksi, biraz dramatik ve bağımlılık yaratıcı.

Bu aralar, en çok ne seni üzüyor?

Üniversite sınavı!

Bu aralar, en çok neyin değişmesini isterdin?

Eğitim sisteminin. Kişinin yeteneklerine göre sınava tabii tutulmaması çok saçma.

Bu aralar, en çok kiminle kavga ediyorsun?

Kendimle.

Bu aralar, “Keşke şu yaşta olsaydım.” Dediğin bir yaş var mı?

18

Bu aralar, en çok neye gülüyorsun?

Kesinlikle aileme. Kızdırmak ve güldürmek konusunda çok başarılılar .

Bu aralar, gelecek kaygısı taşıyor musun?

Fazlasıyla :((.

Bu aralar, canın en çok ne yapmak istiyor?

Bütün gün deli gibi dizi izlemek istiyorum.

Bu aralar, “Keşke şu kitabı okumamış olsaydım da baştan okuyup hisleri tekrar yaşasaydım.” Dediğin bir kitap var mı?

Tatlı Şeytan.

Son olarak, senin bloğunu neden takip etmeli sence insanlar? Seni diğerlerinden ayıran yön nedir? Ve söylemek istediğin ekstra bir şey var mı?

Beni neden takip etmeliler, onlara kalmış bir şey . Röportaj için çok teşekkürler güzelim . Ben cevaplarken çok eğlendim, umarım sizde okurken eğlenmişsinizdir.

0 yorum:

Pazar Dinlemesi

15:35 orta boy popcorn 0 Comments

Bugün biraz geç kaldım, özür dilerim bekleyenlerden. Havalar hala kapalı. Artık güneşi görsek diyorum. Bu haftaki şarkıyı da çok seviyorum. İnsanın anında modunu değiştiren şarkılardan. Özellikle arabada dinlemesi müthiş zevkli oluyor. Şarkının sözleri de ayrıca çok güzel, bir bakın derim. Avicii gerçekten çok yetenekli biri! Size de keyifli dinlemeler. :)

Unutmayın: "Live a life that you will remember!"



0 yorum:

Cuma İzlemesi Önerisi / LAST VEGAS

16:39 orta boy popcorn 0 Comments

Herkese merhaba! Güneşi az-çok görmeye başladık sonunda! Hala yağmur devam etse ve yer yer hava kapansa da, dengesizlik eskiye göre daha az ve umarım daha da ısınır havalar. Benim modumun güneşle doğru ortantılı olduğunu bilmeyen yok. :) Psikoloji olarak hala tuhafım, hafif bunalım halim devam etmekte ama büyük ölçüde toparladım. Kafayı ye ye, nereye kadar? Bu güzel cuma günü için de, aklıma bir yazı geldi. Daha doğrusu: "başlık" gibi bir şey. Yazı dizisi demiyorum. Çünkü; her hafta düzenli yazacağımı söyleyemem ki sınavlarım da çok yaklaştı. Her hafta için film de bulamayabilirim. O yüzden, başlık diyebiliriz. Bundan sonra; aklıma geldikçe ve fırsat buldukça -cuma günleri tabi- , size cuma gecesi keyifle izlenecek filmler önermeye karar verdim. Cuma akşamı evde oturanlara ve "Bu akşam ne yapsam?" diyenlere de fikir olur hem diye düşündüm. Umarım, keyifle okunacak yazılar çıkar ortaya. Sayemde, güzel vakit geçirirseniz ne mutlu bana! :) Lafı daha da uzatmadan; bugünkü filme geçeyim. Yine uzun zaman önce izlediğim ama hep gülümseyerek hatırladığım, tam bir cuma gecesi filmi olduğuna inandığım bir filmi yazacağım. Eğlenceli, komik, zamanın su gibi aktığı, yer yer duygulandıran ve yaşınız kaç olursa olsun "yaşamaktan" vazgeçmemeniz gerektiğini hatırlatan çok güzel bir film: "Last Vegas".
Bir kere şu kadroyu görüp de bu filmi merak etmeyen kişi olabilir mi, bilemiyorum. Hiç sanmıyorum. Oyuncuları görüp, balıklama atladım filme ben de ki konusunu da okuyunca seveceğimden emin oldum zaten. :) Dört yakın arkadaş vardır. İçlerinden biri; bir gün evleneceğini söyleyerek diğerlerini arar ve onlar da bu arkadaşlarına unutulmaz bir bekarlığa veda partisi vermeye karar verir. Ve hep birlikte; Vegas'a uçarlar! Filmimiz böyle başlıyor. Bu dörtlünün kaybettikleri bağlarını tekrar kazanmasını, bilinmeyen sırların ortaya dökülüşünü, karakterlerin içsel çatışmalarını izliyoruz. Tabi bol bol gülerek! Gerçekten ben komediyi fazla seven biri değilim, bu da tam olarak bir komedi değildi zaten ama çok eğlendim film boyunca. Yer yer çok duygusal sahneler de var. İnsan "yaş" kavramını tekrar sorguluyor izlerken. Filmde uzun uzun anlatılacak bir şey yok. Öyle yorumlanacak bir konu-senaryo yoktu belki ama bence herkesin keyif alabileceği bir film. Dört karakter de birbirinden farklı ve herkes kendinin geleceğini görebilir belki izlerken. İki karakter arası bir sebepten ötürü daha da açık ama film boyunca aslında birbirlerine verdikleri değeri görüyoruz. Gerçekten tam bir cuma gecesi filmi bence. Yer yer duygusallaştıran, eğlendiren, zaman geçirten, kahkaha attıran, sonunda böyle bir rahatlık ve hafif hüzünle karışık mutluluk hissedeceğiniz bir film olmuş. 
Oyuncular için zaten bir şey söylememe gerek yok. Hepsi birbirinden iyi. Mahşerin Dört Atlısı gibiler. :) Robert De Niro ve Michael Douglas bir adım daha öne çıkmış ama diğerleri de harika tabi ki. Bu isimleri birlikte izlemek bile başlı başına bir zevk! Yönetmen; Jon Turteltaub. Yalnız şu var; filmi izleyince insanın hem Vegas'a gidesi geliyor hem de yazı özlüyor. Uyarayım. :) 
Kısacası, canınız mı sıkılıyor? Açın bu filmi izleyin ve 2 saat boyunca her şeyi unutun! Cuma gecesine gidecek en uygun filmlerden. Hatta filmn başarısından sonra; devamını çekmeye karar vermişler! Konusu ne olur bilemiyorum ama bu dörtlüyü tekrar izlemek çok güzel olacak. :) İzleyen varsa, nasıl bulduğunuzu yazın lütfen. Beğenmediğiniz yönleri var mıydı? Bu tarz bir filmden; çok iyi bir kurgu, süper oyunculuk ya da çok heyecanlı bir şeyler beklemek yanlış olur. Ama eğlenmek ve güzel vakit geçirmek, bir de iyi oyuncuları birlikte izlemek isteyenler kesinlikle memnun kalacaktır. Her şeyden öte; bana göre film, insana aslında yaşın sadece bir sayıdan ibaret olduğunu ve insanın yaşı kaç olursa olsun yaşamaktan ve istediğini yapmaktan vazgeçmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Hiçbir şey için geç kalmış değiliz, bunu unutmamak gerek. Burada görüp izlerseniz, sonrasında yorum yazın mutlaka! IMDB sayfası için, tıklayın. Şimdiden iyi seyirler! :)

0 yorum:

EDGE OF TOMORROW

18:53 orta boy popcorn 2 Comments

Herkese uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Hiç ama hiç aklımda olmayan, olmadık yere çıkan bir ara oldu. Sebebine hiç girmeyeyim çünkü bir başlarsam, hiç susamam. O derece doluyum. Sadece birkaç gündür tam anlamıyla "kendimde değilim". Bunu söyleyebilirim. Bildiğiniz, kafam uçmuş durumdaydı. Hiçbir şeye konsantre olamaz bir haldeydim ama artık buna bir son vermem ŞART idi. Sınavlar da yaklaşıyor, blogu da epey boşladım. O yüzden zorla da olsa artık açtım yazı sayfasını. Ben de böyle bi tuhafım işte. :)

Bugün ne yazsam diye düşünürken, çook önceden izlediğim ve sevdiğim bir filmi anlatmadığımı fark ettim. Ve yazmaya karar verdim. Bu film de: "Edge of Tomorrow" oluyor. Filmi geçen yaz izlemiştim, baya fazla zaman geçmiş üzerinden ama hala çoğu şeyi aklımda. Atlayacağım ayrıntılar için, şimdiden özür diliyorum. Farklı bir film izlemek isteyenlere önerdiklerimden biri kesinlikle. Başlayalım o zaman!
Film oldukça karmaşık bir kere, buna hazırlıklı olun. Benim filmi oldukça sevmeme ama bayılmamama neden olan şeylerden biri de bu. "Mimics"adlı bir uzay birliği, birçok şehri yok etmekte ve hızlarına da kimse yetişememektedir. Tüm ordular bu durum karşısında mecburen birleşir ve subay Bill Cage de bu göreve atanır. Ancak, hiçbir tecrübesi yoktur ve bunun bir nevi intihar olduğunun bilincindedir. Derken, beklenen olur ve subay çatışma sırasında ölür -tabi gerçekten mi?- Bu, onun için aslında bir başlangıç olur. Sonrasında, tekrar aynı güne uyanır ve aynı çatışmayı tekrar yaşayarak yine ölür. Sürekli aynı döngü tekrarlanıp durur. Bu sırada bir şeyi fark eder. Her geri gelişinde, öncekinden daha bilinçli ve daha güçlü oluyordur. Daha fazla dayanıyor, Mimics denilen uzay birliğinin hamlelerini önceden görebildiği için çoğu şeye müdahale edebiliyordur. İşte filmin esas heyecanlı kısmı da burada başlıyor. Baştaki şoku atlattıktan sonra; olanlara hala anlam veremese de ve bunun çok zor olduğunu bilse de, bu çatışmayı durdurmaya karar verir. Bunun için de; aslında bu olayları bilen ama susan ve çok yetenekli bir başka askerden yardım alır. Biraz uzun anlatmış olabilirim ama çok karmaşık ve değişik bir konu olduğu için, daha kısa bir şekilde anlatamazdım.

Filmde bir bölümde oldukça sıkıldığımı hatırlıyorum. O baştaki döngü kısmı "Yeter!" dedirtecek cinstendi. Sürekli aynı sahne, 1-2 ufak değişiklik olsa da hatırlamadığım sayıda aynı sahneyi izledik ve oralar beni baydı açıkçası. Ama sonrasında, düğüm çözüldükçe aksiyon ve heyecan arttı diyebilirim. Sürekli takip etmeniz gereken bir film, pek bir şey kaçırmaya gelmiyor. Tempo çoğunlukla yüksek. Ayrıca, o aksiyon sahneleri de gayet iyi çekilmiş bence. Sıkıldığım kısımlar olsa da, film bütün olarak gayet akıcı. Ama filmdeki olayları tam olarak anlamlandıramadığımı söyleyebilirim. Yani, bence bu olayların oluş sebebi biraz havada kalmıştı. Öyle düşündüğümü hatırlıyorum. Tam olarak anlatamamışlardı bence. Senaryo biraz daha derin ve iyi olabilirdi. Bir de; filmin sonunu pek sevemediğimi hatırlıyorum. Çok ani ve ne olduğu belirsiz bir sondu. Pat diye bitmişti ve birçok şey cevapsız kalmıştı bana göre. Yine de; her şeye bir cevap aramaz ve pek derin düşünmezseniz, gayet keyifli ve merak-heyecan dolu bir 2 saat geçireceğinizi söyleyeyim.
Tom Cruise, Bill rolünde gayet iyi bir iş çıkarmış bence. Yani; fazla da öyle oyunculuk gösterilecek bir sahne yoktu bence filmde ama hiç sırıtmamış. Aksiyon sahnelerini iyi kotarmış. Kendisi pek bayıldığım bir oyuncu olmasa da, uzun süre sonra böyle kaliteli bir filmde izlediğime sevinmiştim onu. Uzun zamandır izlememiştim çünkü. Emily Blunt'a ise, bayılıyorum zaten! Bunu çoğunuz artık biliyordur. :) Tam olarak hak ettiği değeri bir türlü göremese de, her rolde çok iyi iş çıkarıyor bence. Filmde ayrıca harika bir görsel şölen sergilemiş birçok kişiye. :) Aksiyon filmlerinde çok başarılı kesinlikle! Filmin yönetmeni, Doug Liman. İyi bir iş çıkarmış diyebilirim. Yani, bu yönetmenlik olaylarını çok bilirkişi gibi de değerlendiremiyorum haliyle. İzleyenlerin çoğu, filmi çok sevdi zaten. Çoğu kişi, ödül törenlerinde -en azından bazı dallarda- bir şeyler koparabilir diyordu ama pek de istenilen olmadı. Yine de, sezonun en iyi ve farklı filmlerinden biriydi. Ama kesinlikle daha iyi olabilirdi, daha iyi ve anlamlı bir senaryo ile.

Aylar önce izlediğim filmi bile ne kadar yazmışım! Bravo bana! 2 gün önce izlesem neler olur! :) Sonuç olarak; farklı bir şeyler arayanlara öneririm. Keyifle izlersiniz. İzleyen varsa, yorumları bekliyorum. İzlemeyenlere hatırlatma, sağlam bir kafa gerekiyor izlerken. :) Filmin IMDB sayfasına gitmek isteyenler, tıklasın. Birkaç gündür yazı giremediğim için tekrar özür dilerim herkesten. Sonraki yazıda görüşmek üzere! Keyifli okumalar! :)

Puanım: 3.8/5

2 yorum: